Ben gençken, bir sinema oyuncusu için televizyona çalışmak cool değildi. Sektöre girmeye çalışan bir gençsen her şeye evet diyorsun tabii, o ayrı ama sektörde iş yapan bir sinema oyuncusuysan televizyondan gelen her teklife hayır derdin. Sonunda oyuncuların gözündeki televizyon laneti ve "daha az kaliteli" fikri yok oldu. ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' dizisinin dedikoduyu çok seven eniştesini canlandıran Hakan Karsak: ‘Gerçekte ketum biriyim, duygularımı belli etmediğim için bana Poker surat derler. Bazı kişilerin 'takılma' özgürlükleri yok. Örneğin benim şu hayatta her şeyi ama her şeyi öğrenmem gerekti. Nasıl hayatta kalacağım da dahil. G. H.: Evet, zaten bu da seni olduğun insana dönüştürüyor aslında. A. C.: Ben şimdi Los Angeles'ta yaşıyorum. Bazen etrafıma bakıyorum ve diyorum ki, "Aman Tanrım, şunlara bak! Ama kendi kafam içinde bile kendimle ne kadar konuştuğumu az çok bilenler vardır elbet bu yazıyı okuyanlar arasında :) Not: Şizofren değilim. hayır çoklu kişilik bozukluğum da yok :) Yani o kadar zihni sinir proceler, fikirler vahiy yoluyla gelmiyor sonuçta. Tamam kabul, kötü bir fikir üreticisiyim. Cumhuriyetinİlanına Kadar Çocuk Şiiri Olarak Yayımlanan Kitaplarda Yer Alan Şiirlerde Savaş Algısı l8zS5q. Geçen sezon 'Kızım Nerede?' dizisinden ayrıldıktan sonra bir süre kendisine gelen teklifleri değerlendiren Ece Uslu, yeni sezonda 'Tom, Dick ve Harry' adlı oyunda rol alıyor. Oyuncu; Ocak'ta ise Yavuz Bingöl'le başrolleri paylaşacağı TRT'de yayınlanacak bir diziye başlayacak. Oyunda evlat edinmek isteyen 'Linda' adlı bir karakteri canlandıran Uslu; anne olmayı çok istediğini, ileriki yıllarda evlat edinebileceğini söyledi. Güzel oyuncu ile kariyerini, 'Tom, Dick ve Harry' oyununu ve Serkan Şenalp'le olan ilişkisini konuştuk. Oyun nasıl tepkiler alıyor? Çok olumlu tepkiler alıyorum, hatta beklentilerimin de üstünde... Aslında çok zor bir oyun. Ben dahil, bizim oyundan birçok arkadaş ilk kez vodvil türünde bir oyun oynuyor. Ritim hızı çok yüksek bir oyun... Yerimizde hiç durmuyoruz. İLK KEZ VODVİL OYNUYORUM 'Tom, Dick ve Harry'de sizi en çok etkileyen ne oldu? Oyundan teklif geldiğinde tatildeydim. Ak'la Kara Prodüksiyon'un kurucularından Kerem Kobanbay beni aradı. Ondan çok güzel bir enerji aldım, yıllardır birbirimizi tanıyormuşuz gibi konuştuk. Oyunu okudum, çok beğendim. Ray-Michael Cooney en iyi vodvil yazarlarından biri. Bu da son oyunu ve Türkiye'de ilk defa sahnelenecek. Oyunun çok hareketli olması sizi hiç zorlamıyor mu? Dikkati çok dağıtabilecek bir oyun aslında... Ayrıca küçük bir sahnemiz var, seyirciye çok yakınız. Bu bize başta dezavantaj gibi gözükse de öyle olmadı. Aslında bu kadar enerjisi yüksek bir oyunda yer almak çok keyifli... Ben de iç enerjisi çok yüksek bir insanım. İnsanlar beni dışarıdan soğuk bulurlar ama bunlar karşınızdaki kişinin enerjisiyle de ilgilidir... Bu oyun, iç enerjime çok uygun. Burada kendimi buldum. ANNEYİ OYNAMAK İÇİN ANNE OLMAK ŞART DEĞİL Oyunda evlat edinmek isteyen bir kadını oynuyorsunuz. Anne olmayan biri olarak, anne rollerinde yer almak nasıl bir duygu? Bu rolleri oynamak için illa anne olmak gerekmiyor. Oyunculuğun keyif veren tarafı da birçok kıyafeti çıkarıp giymek, başka hayatları canlandırabilmek. Anne olmayı istiyor musunuz? Tabii ki istiyorum. Bunu 6-7 senedir söylüyorum. Ama çocuk için evlilik yapmak doğru değil. Her şeyin bir zamanı var. Öncesinde de evlenip çocuk yapmak istediğim zamanlar oldu ama bunlar kısmet işi... Hiçbir şeyi zorlamanın bir anlamı yok. Evlat edinmeyi düşünüyor musunuz? Çok eskiden düşünmüştüm ama bunun çok büyük sorumluluk olduğunu düşünüyorum. Çocuğun her şeyi ile ilgilenmek lazım. Evlat edinmek için hem maddi, hem de manevi anlamda çok daha donanımlı olmam gerekiyor. Eğer imkanım olursa ya evlat edinmeyi ya da bir çocuğu okutmayı istiyorum. Sizi dramlarda ağlarken görmeye çok alıştık. Komedi mi, dram mı daha zor? Hepsinin kendisine göre zor tarafları var. Televizyon çok zorlu bir iş... Dizilerde harcadığımız zaman dilimi bizi çok yıpratıyor. Tiyatro beni her zaman eğiten, ayakta tutan bir alan. Sinema da kalıcı olduğu için tiyatrodan sonra ikinci sırada yer alıyor. İLİŞKİMİZİ SAKLAMANIN ANLAMI YOK Kİ! Bir süredir oyuncu Serkan Şenalp'le birliktesiniz. Birçok ünlü ilişkisini gizlerken, siz açıklamayı tercih ettiniz... Zaten ilişkilerimi saklamıyorum. Sadece göz önünde olmaktan hoşlanmıyorum. Magazinci arkadaşlarım da bunun farkında ve bana ona göre yaklaşıyorlar. Sonuçta bu özelimiz ama saklamanın bir anlamı yok. İki oyuncunun ilişki yaşaması zor mu? Bu; o kişinin oyuncu olması ya da başka bir meslek yapıyor olmasıyla ilgili değil... Önemli olan karşındaki insanla arandaki uyum... Sevgilinizle 'Kızım Nerede?'de birlikte oynamıştınız. Aynı projede yine yer almak ister misiniz? Şu an için öyle bir durum yok! Serkan, 'Hayat Devam Ediyor' adlı dizide rol alıyor. Benim de hem tiyatro oyunum hem de dizim var. YİNE AŞK ÖYKÜSÜ ANLATACAĞIZ Ocak'ta yeni bir diziye başlayacaksınız. Hem tiyatroda, hem de dizide yer almak yorucu olmayacak mı? Evet, Yavuz Bingöl'le birlikte oynayacağımız bir diziye başlıyoruz. Yorulacağım ama çalışmak insana enerji de veriyor. 'Zerda' adlı dizide de Bingöl ile oynamıştınız. Yedi yıl aradan sonra kendisiyle yeninden çalışmak size ne hissettiriyor? İkimiz de birbirimizin oynayacağını duyunca çok heyecanlandık. İzleyicilere yine güzel bir aşk hikayesi anlatacağız. Bingöl ile birlikte rol almanız tesadüf mü? Pek tesadüf denilmez. İkili isimler düşünülmüş ve bizi uygun görmüşler. EDDA SÖNMEZ Türkiye'nin uzun soluklu dizilerinden 204 bölüm yayınlanan "Üvey Baba"da canlandırdığı "Halil Güneşli" karakteriyle hafızalara kazınan 83 yaşındaki oyuncu Şemsi İnkaya, "Bir daha dünyaya gelsem yine oyuncu olurdum. Herkes oyuncu olmaya başladı. Türkçe kayboluyor. Şimdi kaslı oyuncular var. Bir felaket. Benim de böyle çıkıp soyunmam lazım ama utanırım. Bu yaşta utanırım, her yaşta utanırım. Biz öyle yapmadık. Biz oynayarak geldik bir yerlere. Oynayarak, ödül alarak, ustaları dinleyerek, rolü çalışarak" sinema ve tiyatrosunun usta oyuncusu Şemsi İnkaya ile Yeşilçam'ın unutulmaz isimlerinden Eşref Kolçak anısına geçen hafta düzenlenen Gemlik Film Festivali'nde buluştuk. İnkaya, Anka Haber Ajansı'na sanatla iç içe geçen hayatını, yeni nesil oyuncular hakkındaki düşüncelerini nedeniyle bir süredir çalışmalarına ara verdiğini, daha çok da işi aksatmamak adına gelen bazı projeleri kabul etmediğini anlatan İnkaya, hatırlatma aşıları dahil aşılarını aksatmadığını söyledi. Bunu hem işine saygıdan hem aile fertlerini düşündüğü için yaptığını belirten İnkaya, bu süreçte hayatını kaybeden sanatçıları ve doktorları andı. Usta oyuncu, şöyle konuştu "ÇOK UCUZLATILDI BU DEVİR AMA BİRAZ DİKKATLİ TAKİP EDERSEK KİMLER GİTTİ YA Oğluma söyledim. 'Torunumu falan görmek istemiyorum, seni de görmek istemiyorum, kızımızı da gelinimizi de görmek istemiyorum. Kestik, gelmeyeceksiniz. Ne kadar tedbir alacaksınız, alacaksınız ama bize gelmeyeceksiniz' dedim. Yani bir de geldikleri zaman, döndüklerinde böyle bir korona alırsın, düşünemiyorsun vicdan azabı yani benden mi diye çıldırırsın. Öyle bir devir geçirdik yani. Çok ucuzlatıldı bu devir ama biraz dikkatli takip edersek kimler gitti ya! O hocalar o canım hocalar, profesörler gittiler bu hastalıktan dolayı. Onun için çok, çok dikkatli olmamız lazım DAHA DÜNYAYA GELSEM YİNE OYUNCU OLURDUM Doğru yaptığınız zaman, yani oyunculuğu meslek edindiğiniz zaman çok zevkli bir şey. Bir daha dünyaya gelsem aynı oyuncu olurdum. Okurum, konservatuarını da okurum, amatörlüğünü de çalışırım ondan sonra profesyonel olurum. Bir daha gelsem aynı şeyi yaparım yani. Çok zevkli bir meslek çok onurlu bir meslek, meslek olarak aldığın MESLEK OLARAK KABUL EDEN VAR MI ŞİMDİ, TARTIŞILIR Bunu meslek olarak kabul eden var mı tartışılır. Biraz iş çok kolaylaştı mı veyahut çok ucuzladı mı? Öyle bir şey var. Çünkü şöyle bir şey var. Ailecek böyle bir televizyon seyrediyorlarsa, işte anneler, babalar, kayınpederler, kayınvalideler falan filan muhakkak içlerinde üç kişi-dört kişi 'Ya ben çıksam daha iyi oynarım' der. Bunu her evde diyen vardır. Onun için de meslek olmasında hala iddialıyım. Meslek olmazsa işte bunu söylerler. 'Ben çıksam ondan daha iyi oynarım.' Çünkü herkes oyuncu olmaya başladı KASLI OYUNCULAR VAR. BAŞKA BİR ŞEY O, BAŞKA BİR FELAKET Oyunculukta Türkçe çok önemli, diksiyon, fonetik ve artikülasyon dediğimiz şey çok önemli. Bu da ancak okulunda, konservatuvarda öğreniliyor. Öyle çıktığın zaman onları harcamış oluyorsun. Türkçe kayboluyor. Şimdi kaslı oyuncular var. Başka bir şey o, başka bir felaket. Kas-mas, kaburgalar çıkacak bilmem ne falan filan var ya benim de böyle çıkıp soyunmam lazım sizin karşınızda da utanırım. Bu yaşta utanırım, her yaşta utanırım. Biz öyle yapmadık. Biz oynayarak geldik bir yerlere. Oynayarak, ödül alarak, ustaları dinleyerek, rolü çalışarak, ezberini yaparak. O zamanlar sufleydi şimdi ezberini GENÇ ARKADAŞLAR SADECE EZBER TAKİP EDİYOR Şimdi oyundan ziyade şey var karşımdaki genç arkadaşlar ezber takip ediyor, 'Ben ezberimi söyleyeyim yeter' diye düşünüyorlar. Oyun kalmadı artık. Halbuki oyuncunun böyle bakarak birbirinden bir alışverişi vardır böyle, dersin uzasın bu sahne. Ne güzel! O alışveriş yok. O alışveriş ustalarla oluyor zaten artık. O heyecanı yenemedikleri için. Şimdi ben ezberimi söyleyeyim yeter.' Oyun olmuş oluyor o zaman yani. Ama bunu başaranlar da var. Diğerleri de herhalde ileri yaşlarda DE BABAMI DA DEFNETTİKTEN SONRA MATİNE SUAREYE YETİŞTİM, OYNADIM Yeşilçam'da çalıştığım zamanlar para hiç önemli değildi. O zamanlar dostluk, arkadaşlık, samimiyet önemliydi. El ele vermek, tiyatro adabını sinemaya taşımak çok önemliydi. Nasıl diyoruz hep saat 9'da perde açılır, her şeye rağmen perde açılır. Ben rahmetli anneciğimi de babacığımı da defnettikten sonra geldim matine suareye yetiştim, oynadım. Ustalar da aynı şeyi yaptılar biz de onlardan gördük. Birçoğu doğruymuş her şeye rağmen perde KENDİNE GÜVENİYORSAN HER TÜRLÜ OYNARSIN KARDEŞİM Oyuncu her rolü oynar. Her rolü oynadım ben. Ben İnönü'yü de oynadım ondan sonra bir dizide yobazı oynuyordum, Sinekli Bakkal'da. Yazarı bile kitabında 'Bu bir yobazdır' der. O yobazı oynadığım için birilerine benzetildiği için kaldırılmak istendi, kaldırıldı. Takkesiz oynasın falan dendi. Hayır, ben bu rolü böyle oynuyorum. Böyle yazılmış böyle oynuyorum. O zaman mesele olmuştu, öyle bir şeyler geçirmiştim ve ayrıldım, dizi kalktı. Oynamam diye bir şey yok. Oyuncuysan kendine güveniyorsan her türlü oynarsın kardeşim. Tiyatroda da aynı şey sinemada da aynı şey. Yok öyle bir yasak. Ben tanımıyorum, tanıyanı da ÖYLE STAR YAŞANTIM FALAN OLMADI, STAR DA OLMADIM BEN Günlük olacak şeyleri düzeltmeye çalıştım. Veyahut bana verdikleri değerden dolayı araya girdim, olayı düzelttim ve devam ettirdim. Yani ben ondan yanayım, bu mesleğin kırgınlığı yok. Yani bu meslekte, kanlı-bıçaklı da olsan sahneye çıktığın zaman, o perde açıldığı zaman oyununu oynarsın. Bu seyirciye olan saygımdan dolayıdır. Seyirciyi ilgilendirmiyor çünkü senin hukukun. Para da alıyorsun kavga da etmiş olabilirsin rol arkadaşınla ama burada seyircinin günahı yok. Sen ona onu seyrettirmek, ona o tadı vermek mecburiyetindesin, mecbursun. Ne kadar, benim öyle star yaşantım falan olmadı, star da olmadım ben. Sadece oyuncu olarak yükseldim basamaklarımı kendim seçtim. Artık bu rol bitsin ben başka bir şey yapmam lazım. Kendi basamağımı kendim yükseltmem lazım. Kendi aldığım iş terbiyem içerisinde götürdüm işleri. Eğer bir yere geldiysem, karşı tarafın beni başarılı olarak değerlendirmesinden dolayıdır. Teklif ettiler o rolü, ondan sonra teklif ettiler diğer rolü öyle BİR REYTİNG ALMIŞ Kİ BUNU DİZİ YAPTILAR. HALA KONUŞULUYOR Ben Üvey Baba'yı çektiğim zaman, çeken şirket birbirine girdi. 'Ya bu adam senelerdir komedi oynadı tiyatroda, bu olmaz' dediler. Onlara da hak verdim. Zaten hakikatten bir şey deniyordum öyle ama film olarak çekilip de yayınlandığı zaman öyle bir reyting almış ki bunu dizi yaptılar. Hala konuşuluyor. Tamam, bu iş değil artık. Kendi basamağını yükselteceksin bu bitti. Düşün başka bir şey, başka bir şey oynayacaksın. Tekrarlatmayacaksın artık kendini yani bir sanatçı ALARAK YAPTIM BU İŞİ, KOSTÜMÜMÜ KİMSEYE EMANET ETMEDİM, BEN TAŞIDIM Oyuncuda aşama çok önemli. O idrak çok önemli. Oyunculuk bu değil kardeşim. Tamam, geldin evet tamam. Bunu kullanma artık. Bunu kullanırsan geriye gidersin. Basamağa başla, yükselmeye bak. Her türlü riski alarak yapacaksın ama bu işi. Risk alarak yaptım bu işi. Her şey yanlış da olabilirdi. Bitmişti o zaman zaten. Oradaki kostümümü ben o zaman dört-beş sene süren bir işte kostümümü kimseye emanet etmedim, kendim taşıdım. Yani bir kostümüme bir şey olsa bitmiştim. Kostüm oyuncu için çok önemli bir şey. Elde yıkatıyordum kostümümü.'AFERİN SANA İÇKİYİ BIRAKTIRDIN KOCAMA' DEDİ Eyüp Sultan'da çekiyoruz. Tıklım tıklım dolu her taraf. Dışarıda çalışırken çarşaflı bir kadın sarıldı bana. Yani Eyüp Sultan'ın içerisinde. 'Aferin sana, aferin sana içkiyi bıraktırdın kocama' dedi. Biz onu takip ettiğimiz zaman. Bir şeyi anlatayım Kadıköy'de bir dükkan sahibi, 'Seni seyrettikten sonra eşimden ayrılmaktan vazgeçtim' dedi. Hakikatten bu bana iletilen direkt birinci kişiden iletilen 'Senin gibi bir üvey babaya kızlarımı bırakamazdım' dedi. Daha ne olsun, daha ne olabilir ki. Çocuk babasına söylüyor okulları araştırdığımızda, 'Baba bak, bu içkiyi bırak, bu adam gibi olursun' diyor. Adam içkiyi bırakıyor. ve orada dikkat ederseniz bir replik vardı. 'Ramazanlarda, getir rakıyı, getir.' Ramazan'da içilir mi deniyor, bu hep yayınlanıyor yani. Demek ki doğru şeyler vermişiz. Onda da çok mutluyum HİÇBİR ADAMI SEVMEDİM ONUN İÇİN DE BAŞARILI OLDUM Genç oyunculara tavsiyem, meslek olarak kabul etsinler. İş olarak değil. Meslek olarak kabul etsinler ve üzerinde çok çalışsınlar. O senaryoya hazırlanmak diye bir şey vardır. Senaryoyu okuyacaksın, bir daha okuyacaksın, okuyacaksın, bir daha okuyacaksın. Her şey orada. Her şey o satırlarda var. Analizini yaptığın zaman oyuncu olarak her şey o satırlarda. O zaman çok doğru rol çıkarırsın zaten. Yanlış bir şey yapman mümkün değil o zaman. Doğru oynamış olursun, ondan sonra da derki seyirci 'Vay ne güzel oynuyor ne kadar doğru oynuyor.' Sen kendini role uyduracaksın, o sana uymayacak. Ucuzuna kaçmadan. Oynadığım hiçbir adamı sevmedin. Benim mesleğim, işim bu. Rolü sevmek mecburiyetinde değilim. Sadece çalışmak mecburiyetindeyim o adamı. Sevmeyebilirim ama çalışarak da onu oynayabilirim. Onun için de başarılı oldum. Sevip, sevmemek diye bir şey yok. Rolünü oynayacaksın. Oyna kardeşim. Bak çık tiyatroda oyna, kameranın karşına çık, geç oyna, bunun kameranın karşısına geç OKURUM, İYİ BİR KİTAPLIĞIM VAR Okurum, çok okurum. Çok iyi bir kitaplığım var. Onu da ilerde bir yere bırakacağız. Çünkü çok kıymetli kitaplarım var. Okurum, muhakkak okurum. Seyrederim, okurum. Ustaların hayatlarını okurum. Bizim için ustadır yani onlar. Bu festivallere giderim. O benim seyirciye olan borcum, oyuncu borcum, meslek borcum, onlar bizi bir yere getirdiler onları geri çeviremem hiç, hiç, hiç… Nerelerdeyseler oraya giderim. Genç arkadaşlara başarılar diliyorum ama çalışarak gelsinler, okuyarak gelsinler. Doğrudur. Çalıştığın zaman doğrusunu yakalarsın, çalışmadan gidersen doğrusunu yakalayamazsın, ondan sonra bir bakarsın a niye kalktı bu dizi." Şemsi İnkaya Güneşli Baba Güncel Haberler günay karacaoğlu ve ozan güven'in başrollerini paylaştığı tiyatro oyunu. bir baba hamlet'i bidaha mı izlesem diye bakınırken denk geldi. baba sahne'de. biletleri aldık, beklemedeyiz. ozan güven'in 14 yıl sonra tiyatro sahnesinde olacağı güven'i seven biri olarak kendisini en önden izlemek istediğim için 22 aralık'taki oyuna yer buldum. kısmetse fiyatları;öğrenci 60 tltam 80 tl aralık ayı boyunca baba sahne'de sahnelenecek 13 oyununun tek birinde bile yer bulamadığım oyun. pusuda mı bekliyorsunuz, ön satış oldu da mı aldınız ben anlamıyorum. artık kısmet ocak 2 ocak'a nihayet bilet bulabildim. 3 ocak'ta büyük bir merakla editleyeceğim işbu edit kesinlikle çok başarılı oyun. ozan güven'i koçum benim'den beri takip ediyorum, kesinlikle tiyatro sahnesinde ekranlarda olduğundan çok daha başarılı. ha keza günay karacaoğlu da öyle. oyunun tek eksisi inanılmaz uzun olması ve alakasız bir yerde ara vermesi. bitti mi acaba diye bir sorguluyor insan, ne zaman biteceğini bildiği halde. sözün özü gidin, izleyin, izletin, ama balkonda ilk sıradan yukarısını boyunuz kısaysa almayın. alırsanız görmek için 40 takla atmanız gerekebilir. parasını kuruşu kuruşuna hak eden mükemmel ötesi oyun. günay karacaoğlu ve ozan güven sahnede devleşti. politik taşlamalar az ve özdü. müzikler çok iyiydi. gidin izleyin. dün akşam izlediğim ve çok beğendiğim baba sahne'nin yeni güven senelerdir tiyatro sahnesinden uzak kalmasına rağmen bana kalırsa alkışlık bir don kişot performansı göstermiş. sancho panza rolündeki günay karacaoğlu içinse zaten diyecek bir laf bulamıyorum. oyunda da birçok kez üzerine espriler yapılan minik cüssesi sahnede adeta devleşmiş diyebilirim. kendisi zaten çok başarılı bir tiyatrocu ve yine baba sahne'de aşkölsün adlı tek kişilik bir oyunu var, ilgilenenlere duyurulur. don kişot'um ben oyunundaysa sahnede rol alan 12 kişi hep beraber cervantes'in 17. yüzyıl ispanya'sını eleştirdiği eserini sahneye uyarlamışlar ancak bununla kalmayıp bizim toplumumuzdaki problemleri de hikayenin akışını bozmadan satirik bir şekilde oyuna eklemişler. hatta bu "güldürürken düşündürme" olayını biraz abartmış bile olabilirler çünkü oyunun çoğunluğunu kahkahalarla izledik tüm seyirciler olarak. gerçekten çok keyifliydi. yalnız oyundaki performanslardan bile daha çok eğlendiğim bir şey varsa o da ozan güven'in seyircilerden birini belleyip her koridordan sahneye çıkma kısımlarında ya da seyirciye yakın durduğu bir anda dördüncü duvarı yıkarcasına o kişiye bakarak sesler çıkarması ya da konuşması oldu. her oyunda birini bu şekilde seçiyor mu yoksa dün geceye mi özgüydü bu, merak ediyorum spoiler -küçük bir parantezi ise ömür arpacı için açmak istiyorum çünkü kendisini sadece gülse birsel'in dizilerinden biliyorum ve yaptığı karadeniz'li rolleriyle onu tanıdım. sanırım birçok insan da bu şekilde düşünüyor ki oyunda bir ara karadeniz ağzıyla konuşarak üzerine yapışmış bu algıyı tiye alıyor ve tüm oyun boyunca sergilediği performansla da aslında ondan çok daha fazlası olduğunu gösteriyor diyebilirim. oyunda peder ve hancı olarak iki rolü var ve ikisine de ayrı ayrı çok spoiler -kısacası 2 saatinizi keyifli bir şekilde bol bol gülerek geçirmek istiyorsanız gidip görün. ancak uyarayım biletler çok hızlı bitiyor. izleme fırsatına eriştiğim, son zamanlarda izlediğim en iyi tiyatro oyunu. 2018-19 sezonu için konuşuyorum, pek de iyi oyunlar izleyemedim fakat don kişot'um ben ilaç gibi güzelinden bir eleştirisini bırakayım tıkozan güven'i canlı izlemiş olmak beni mutlu etti. gerçekten iyi bir oyuncu. fakat günay karacaoğlu kendisinden rol çalmış. bütün oyuncular hakkını fazlasıyla veriyor ki sahne kullanımındaki özgürlük de daha iyi oynamalarını metin, sahne tasarımı on numara. full çekiyor oyun. yer bulabilen biri olursa, mutlaka izlemeli. ne entelektüele ne de aptala hitap eden, herkesin anlayabileceği, yer yer siyasi dokundurmaların ve yeşilçam göndermelerinin olduğu oldukça keyifli bir oyun. ozan güven'i canlı izleyebilmek için gitmiş biri olarak günay karacaoğlu'na hayran kaldığım oyun. imkanı olan herkesin gitmesi, görmesi, eğlenip dönmesi gerektiğini direnenler için kaçırılmaz fırsat."delilikte direndiğim için bilge oldum. zalimlerin yönettiği bir dünyadansa deliliğin dünyasını tercih ettim ben, gerçek bilgelik delilikmiş sonradan gördüm, korkunun esaretinden bile kurtarıyor insanı. don kişot’um ben!" harika müziklere sahip, orjinal esere çok fazla müdahale edilmeden oynanan, araya gündelik hayattan sıkıştırılmış espriler barındıran bir oyun. bir günay karacaoğlu oyunu, sanço panza'nın yaşadığı değişimi çok başarıyla gösteriyor. gitmek istemeyişi, zorla gönderilişi, küçücük bedeni ile girdiği mücadele... hedi'yi yıllarca ay ne sevimli diye izleyip sonrasında ailelerinden koparılan ya da yetim olan çocukların zengin evlerine çalışan olarak olarak, ayakkabısız giysisiz gönderildiğini öğrendiğimdeki gibi bir iç burukluğu yaşadım.bir yandan da, belki ilgisiz ama yine v for vendetta gibi, özellikle saçlarının kesilmemesi için ağlarken hep o küçücük hücreye hapsedilen kadını düşündüm. belki hava çok soğuktu, belki ben çok havamda değildim ama belki de hikaye aslında gerçekten de bu kadar can acıtıcı idi...don kişot rolünde ozan güven, tv ekranlarına yaraşır bir oyun oynuyor, fazla yakın çekim, fazla abartılı, fazla bu oyunu ben oynuyorum gibi. birlikte izlediğim arkadşlarım pek memnun ayrıldılar, ben biraz yogun düştüm oyun işine, çok da suyu kaçmadıkça çok da nefretle bakan biri değilim ama dün hakikaten yoruldum. bu işi çok iyi kotaran bir tiyatoadam var, bence onların oyunlarını biraz daha etüt etmek gerekiyor bu tür bir işe soyunmadan kez daha günay karacaoğlu'nun oyunculuğuna duyduğum hayranlığı belirtmek seyirler dilerim. oyunculuk, ışıklandırma, müzikler harikaydı, izleyiciyi de oyuna dahil eden, enerjisi çok yüksek, izleyiciye sıkılma fırsatı vermeyen bir oyundu. anlatmak istedikleri şeyi çok açık ve net anlattılar oyun boyunca, hicvederek bir tek sıkıntımız, baba sahnede izledik ve volume özellikle ilk girişte aşırı yüksekti, biraz kulaklarımızı rahatsız etti. onun dışında çok güzeldi her anlamda. bu oyunla birlikte, yakınlarda da fi ve çi’yi izlememden mütevellit ozan güvenin akıl hastası rollerini çok güzel canlandırdığını ve kendisine yakıştığını düşünmeye başladım. bir de bu entry vesilesiyle günay karacaoğlunu tatlı yanaklarından sıkmak istediğimi belirtmek isterim ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. Teknik Direktörüz Mustafa Er, Özlüce İbrahim Yazıcı Tesisleri’nde basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Mustafa Er, “Bandırmaspor maçını kaybettikten sonra çok zor günler yaşadık. Burada antrenman yapmak, personelle yüz yüze gelmek ve son maça çıkmak acıydı. Son vazifemizi bu sezon için yerine getirmek gerekiyordu. Menemenspor maçında da matem havası gördük. Travma yaşadık. Basın toplantısında çok doğru ifade edemedim kendimi. Geçen seneki Başkanımız Erkan Kamat’la alakalı söylememem gereken şeyleri söyledim. Bu yüzden üzgünüm. Geçen senenin ne kadar önemli ve değerli olduğunu tam anlayamadık ve anlatamadık. Çok büyük bir olaydı. Süper Lig şampiyonluğundan sonra Bursaspor tarihinin en önemli sezonu diyebiliriz. Düşme adayıydık ama hem Türkiye hem de Avrupa’nın konuştuğu takım haline geldik. O takımdan 8 isim transfer yaptı. 7 oyuncumuz Süper Lig’e, 1’i de Avrupa’ya gitti. Hepsi de geçen sezonki performanslarıyla transfer yaptı. 50-55 milyon TL civarında da kulüp gelir elde etti. Çok az gelir elde edildi. En az 3-4 katı değerle gitmeleri gerekiyordu. Maalesef bu anlamda da oyuncuları kaybetmek kulübü zarara soktu. Bursaspor’la 3 farklı dönem yaşadık. Çok ciddi fedakarlıklar yaptık. Maddi ve manevi… Ben burada para konuşacak durumda değilim. Manevi anlamda da çok eve gitmediğimiz geceler oldu. Ama hepsi helali hoş olsun. Bu sene dahil, her sene ekibimle birlikte elimizden gelenin en iyisini yaptık. Yatağa başımı koyunca rahat uyuyorum. Ama her Bursasporlu gibi de çok üzgünüz” ifadelerini kullandı. Biz Pozitif Kalmaya Çalıştık İki başlı bir yönetim şekli vardı sezon başında. İlerleyen süreçte bunu net fark ettik. Seçim sürecinde taraf olmak istemedik. Ancak camianın ve taraftarın istediği yönde bizle çalışmak isteyen yönetim, bizimle çalışmak istemediğini anladık. Seçimi kazanmak için bizi kullandılar. Bu senenin geldiği noktada burası aslında. Her şeyi biz biliriz modu işlemedi. Bizim transfer listelerimiz hazırdı. Kongre bitince biz ofis tuttuk ve listelerimizi her gün güncelledik. Bizim elimize liste gelmedi’ dendi. Mümkün değil. 5 farklı liste verdik. Tahtanın mevcut durumuna ben de az çok hakimdim. Birçok oyuncu açılacağına inanmıyordu. Ya da açılınca görüşelim deniyordu. En büyük problem iki farklı başkan ve anlayış vardı. Ciddi problemler oldu. Biz bunlardan bağımsız, sorun çıkarmadan hep pozitif kalmaya çalıştık. Biz kamplarda bile idman arası oyuncu bakıyorduk. Oyunu Bozan Taraf Olmak İstemedik Menajerler içeri girdi. O malum menajer de içeriye girdi. Açığı buldu… Menajerin kendisi ile problemim yok. Benim problemim menajerin eylemleriyle. Oyuncu getirebilir ama burayı dizayn edemez. Menajer takımı olma yolunda ilerledik. Artık transfer açıldı ve Bursa’ya döndük. Bolu kampının son gününde görevi bırakacaktık. Hatta Ankaragücü maçını oynadık kampın son günü. O gün otele dönerken Luka Capan’ın transfer edildiğini öğrendik. Bırakın transferin oyuncunun adını bile bilmiyorduk. Biz bu işin dışında kalacaksak göreve de devam etmeyelimi düşünüyorduk. Ama oyunu bozan taraf da biz olmayalım istiyorduk. Devam etme kararı aldık. Maç haftası da birçok oyuncu geldi. Luka, Ofosu, Matavz ve Bruno bize danışılmadan geldi. Hasan Ayaroğlu, Namiq Alasgarov, kaleci Erhan Erentürk de bizim istediğimiz oyunculardı. Fenerbahçe’den de kiralık olarak Uğur Kaan ve İsmail Yüksek’i istedik. Maç haftası da Jorquera geldi. Jorquera’nın tahtada ciddi bir alacağı var, bize de 'hocam bu futbolcuyu alabilir miyiz?’ dendi. 1,5 yıl top oynamamış bir isim. Kalitesi çok iyi futbolcu. Tahta için problemse alabilirsiniz dedik. Ona bile bize sakat oyuncu aldırdı dediler. Kulübümüzü UEFA'ya Vermişler Transfer edilen oyuncuların çoğu kamp geçirmemişti. Bizler de kendileri ile kamp yapmadık. Ligin başı bizim için sancılı olabilir, 3 hafta sonra Milli ara var, özellikle de 7 hafta sonra bir kez daha milli ara var ve 8. Hafta ile birlikte çok iyi işler yapabileceğimizi düşündük. Bunu da söyledik. Adanaspor maçına bile geçen seneden 4 eksikle çıktık. Erhan Erentürk ve Ofosu’yu oynatabildik. Maçtan sonra yönetimsel anlamdaki mesajlar, burada devam edemeyeceğimizi anladık. O gün olmasa 2-3 hafta sonra olacaktı. Fotoğraf net belliydi. Adanaspor maçını kazanır veya kaybedebilirdik. Bizim hazırlık sürecimiz daha yeni başlıyordu. Ama bunlara rağmen yapılanlar ortada. Biz de görevi bıraktık. Ondan sonrasını bilemiyorum. Ama tekrar göreve geldiğimde futbolcuların kulüple arasına ciddi mesafeler girmiş. Yabancı oyuncuların çoğu Bursaspor’u FIFA’ya vermiş. Biz onlarla konuştuk, birçok şeyin düzeleceğini söyledik. Ama oyuncuların ev kirası ödenmemiş, arabası bozulmuş yapılmamış, para verilmemiş birçok sıkıntı ile karşılaştık. Oyuncuların morali düşüktü. Ama Bursaspor Kulübü’nün ödeyemeyeceği mukaveleler yapılmış. Oyuncular muhattap bulamamış. Gelinen süreçte de inanılmaz samimiyetsiz ve güvenilmez bir ortam oluşmuş. Futbolcular da sizin umurunuzda değilse bizim de urumuzda değil psikolojisine bürünmüş. Bizler de yeni yönetimle birlikte gerekenleri elimizden geldiğince yapmaya çalıştık. Tükenmiş bir grup vardı. Ciddi mesailer harcadık” Erhan Erentürk'ün Parmağı Kırıkmış Erhan Erentürk’ün parmağının kırıldığını çıktığımız ilk antrenmanda anlıyoruz. 4 maç kırık parmakla oynamış. Ben de böyle mümkün değil oynatamam dedim. Elton Acolatse de ağrılarım var dedi. Ayak tabanında ciddi bir sakatlık var. Onun da ayak parmağında kırık varmış. Ofosu’nun durumu ortada. Devre arasında 9 oyuncu ayrılıyor. Takıma da 4 oyuncu alınıyor. Bir santrafor üç de kanat oyuncu alınıyor. Pedro’nun sağlık raporundan sakat olmasına rağmen alınıyor. Maç oynamamış futbolcular alınıyor. Enver Cenk Şahin, adalesini yırttı zaten. O da gitti. Stoperler gidiyor, stoper alınmıyor. Furkan Emre Ünver de sakatlandı. İki stoperle haftalarca maç yaptık. Kubilay kadro dışı bırakılmış. Kaleci, stoper, orta saha alınması lazım alınmamış. Mantıklı ve sağlıklı transfer yapılsa bu takım yine düşmezdi. Ama biz buna rağmen elimizden geleni yapmaya ve çözüm üretmeye çalıştık. Sürekli oyuncuların dakikalarını bölüp hazırlamaya çalıştık. Sonra Onur Atasayar’ı da kaybettik. Her geçen gün içerde ve dışarıda problemler yaşadık. Biz göreve geldiğimizde Balıkesirspor’u saymazsak sonuncuyduk. Ukrayna'dan Oyuncu Almak İstedik O dönemde Gerson Rodriguez çok istedik. Her türlü kişiyi devreye soktuk. Oyuncu bize gelmedi. Oyuncular burayı da tercih etmedi. Siz para da ödeyemiyormuşsunuz diyorlar. Bunlar geride kaldı. Hala Bandırmaspor maçı aklımdan çıkmıyor. Bandırma maçına kadar çok iyi mücadele ettik. İpleri elimize aldık. Ama olmadı. Çok zor bir süreçti. Bu sürecin etkisi hala yaşıyorum. Ruh halim iyi değildi. Menemenspor maçında 90 dakika durabilmek dahi çok zordu. O maçı yaşamamız lazımdı. O stattaki atmosferi hayatım boyunca unutmayacağım. Bu süreç maalesef yaşandı. Ligin geneline bakıldığında 42-43 puan yeterli gibi duruyordu. 44 puanla ligde kalınmayacağını kimse düşünmezdi. Rakiplerimiz ekstra kazandı. 45’te yapsak bence yine olmayacaktı. Son hafta puan cetveli böyle olmayacaktı bence. Siz ne demek istediğimi anlayacaksınız zaten. Biz Bandırmaspor’u yenmemiz lazımdı. Ama olmadı. Ben bu kulüp için her şeyimi verdim. Ama bu sezon gücümüz yetmedi. Böyle bitirmek istemezdik. Fakat sezon başında her şey normal olsaydı biz ilk 2’den çıkmıştık ya da Play-Off’taydık. Biz 4 yılda 2 kez küme düştük. Kimse bunu konuşmuyor ve irdelemiyor. Sorumlu olanların hiçbiri konuşmaması lazım. Kafasını kuma gömmeli. O mahcubiyeti yaşamalı. Yaşananlar hiç normal değil. Kulübü kendi haline bıraksanız bu kadar olmazdı Vefa Temel Sözleşmesini Feshetmedi Vefa Temel sözleşmesi feshetmedi. Fesih hakkı elinde sanırım. Şu an yönetimle birlikte görüşeceklerdir. Umarım bünyede kalır. Bizim genç oyuncuların önüne proje koymamız lazım. Onların da kendilerine göre düşüneleri var. Saygı duyuyorum. Ama bu kulüp onlara çok şey verdi. Şahıslara kızıp hareket etmemek lazım. Kulübün menfaatleri doğrultusunda devam etmemeliler. Şahıslar hata ve yanlış yapabilir. Ama bunları kulübe yüklememek lazım. Biz her şeyimizi bu kulüpte kazandık. Ama oyuncuların önüne de bir organizasyon bir şablon koymak lazım. Sağlıklı Düşünemiyorum Yönetimle bu konuyu görüşmedik. Henüz yeri ve zamanı değil. Benim için süreç hala devam ediyor. Hala noktalanmadı. Sağlıklı düşünmek lazım. Kulübün çıkarları ve menfaatleri neyi gerektiriyorsa o olmalı. Bizim doğrularımız ve yanlışlarımız belki kulübün menfaatleri ile çatışabilir. Benim net fikrim var ama bunu net olarak söylemek istemiyorum. Şu an çok sağlıklı düşünemiyorum. Kulüp için en mantıklısı neyse hem benim için hem de oyuncular için o karar verilmeli. Gece kulübü meselesi ile ilgili şunları söyleyeyim… Biz Pazartesi günü antrenman yaptık. Salı günü top başı yapacaktık. Gittiği günle alakalı sıkıntı var. Malum mekana Pazartesi gece gidiyor. 3 yerli 2 yabancı oyuncu gidiyor. 5 futbolcu. Benim haberim ertesi gün haberim oluyor. Bir taraftarımız beni bilgilendirdi. Kendisiyle görüştüm. Bandırmaspor maçına 5 gün vardı. Kader maçı olarak bakılıyordu. Çarşamba günü oyuncularla konuştum. Yaptıklarının yanlış olduğunu biliyorlardı. Ancak bu oyuncularla alakalı yönetim kurulu ve bizlerin yaptırım uygulamaması gerektiğini düşündük. Mekanda 1 saat kalıp çıkıyorlar. Keşke girdikleri anda haberimiz olsaydı. Bifouma’nın yaptığını daha önce görmedim. Balıkesirspor maçında ilk 11’de oynattık. Milli Takım’a gitti ve sakatlandık. Biz geri dön dememize rağmen dönmedi ve 1 hafta orada kaldı. Antrenmanlarda ağrıları vardı. Dönüşlerimde problem var ve koşamıyorum’ dedi. Biz de kadroya almadık. İstediğimiz performansı da göremiyorduk. İstanbulspor maçına giderken de farklı sistemler düşündük. Son idmanda da üçlü sistem denedik ve 15 dakika Bifouma’yı yedekte kullandık. Daha kimi oynatacağımıza da karar vermedik. Tercüman arkadaşımızı bizim yanımıza gönderip Bifouma deplasmana gelmek istemiyor dedi. Keyfe keder gelmek istemedi. Savaşa giderken gemiyi terk etti. Takım içinde de sıkıntı oldu bu durum. O kararından sonra takımdan uzaklaştırdık. Sonra da hatam yaptım bir daha olmayacak dedi. Takım arkadaşlarında da özür diledi. Biz de takıma dahil ettik. Oyuna sonradan girince daha fazla katkı sağladığını düşündük. İlk 11’de oynayınca katkı veremiyordu. Ama yedek olduğunu duyunca dünyası yıkılıyor. Özel hayatında da hiç kendisine dikkat etmiyordu. Negatifti. Manisaspor maçında da ciddi katkı koydu. Denizlispor maçında da öyleydi. Ama diğer maçlarda istediğimizi alamıyorduk. İstanbulspor maçında yaptığı olayın yenilir yutulur tarafı yok. Keyfe keder maça gelmek istemediğini söyledi ama biz takımın menfaati için takıma soktuk tekrar. hakyan Okulu’ndan Yetişenler Derneği’ içi içine sığmayan, tiyatroya, müziğe, sosyalleşmeye meraklı gençlerini daha yakından tanımak istiyorum. Her biri işinin peşinde, genç emekçiler. Birisi kuyumcuda çalışıyor, diğeri dönerci, bir diğeri öğretmen... Günlük işlerini yapıp, mesai bitiminde dernek çatısı altında provalar yapıyorlar, çalışıyorlar ve muhteşem oyunlar sahneye sene zevkle izlediğim ve ayakta alkışladığım “Kral Dairesi” oyununun tüm oyuncuları ile şahane bir sohbet içindeyiz. Oyunu Cem Yılmaz’dan Osman Sınav’a izlemeyen kalmamış. 28 Ekim’de BKM sahnesinde olacaklar. Değerli, şahane oyuncular onlar... Eğer bu gençleri sahnede izlemediyseniz mutlaka izleyin... Fotoğraflar Murat ŞAKA * Bu dernek çatısı altında mı tanıştınız yoksa önceden tanışıyor muydunuz?- Herman Bıçakçı Bazılarıyla ilkokul sıralarında hatta anaokulunda tanıştık. Yaşı bizden küçük olan arkadaşlarımızla dernekte bir araya geldik. Sadece tiyatro için aramıza katılanlar da var. - Caroline Benli Ben Viyana’dan geldim. Liana vasıtasıyla tiyatroya dahil olduğumda buradaki arkadaşlarla tanıştım. Beni ekiplerine kabul ettikleri için hepsine teşekkür Ayhan Gez Ben de bu sene katıldım. Kuyumcuyum. Bana bir gün “Oyunda oynaması için bir ceset arıyoruz” dediler. Sonra Sevan beni çağırdı. Çok mutlu oldum. Ama ilk geldiğimde biraz Denise Çat Ben ekibe en son katılanlardan biriyim. İki tane hizmetçi rolü varmış ama yönetmenimiz onları atmış. Ben gelince iki hizmetçi rolünü bende topladı ve biraz rolü değiştirdi. Tiyatrodan sonra Sevan’ın yönlendirmesiyle dernekte gençlik koluna da girdim. Şu anda üniversite Meryem Keşişoğlu Ben de ekibe bu sene katıldım. Daha önce şiir yarışmasına katılmıştım ve Sevan beni orada fark etti. Sonrasında beni tiyatroya davet etti. Öncesinde 3 ay Diyalog’dan yaratıcı drama eğitimi aldım. * Buradaki herkesin aslında bir mesleği var ve tiyatroyu amatör olarak yapıyor değil mi?- Caroline Benli Evet. Mesela ben muhasebeciyim. İşimi bırakıp profesyonel anlamda oyunculuk yapabilmek için İstanbul’a geldim. Bu da benim ilk işim. Yani direkt tiyatro ile Sevan Selviler Ben aslında kuyumcuyum. Ama döner dükkanımız da var. * Bugün pırlanta mı sattın döner mi?- Sevan Selviler Bugün pırlanta sattım ama yarın döner satacağım. Bazen ben de şaşırıyorum. Geçenlerde yarım ekmek döneri 4 bin dolara satmaya kalktım. Gülüyor* “Kral Dairesi” oyununun fikri nereden çıktı?- Sevan Selviler Herman, Arman, Murat, ben ve diğer 6 arkadaşımızdan oluşan kemik kadro 10 senedir Sahakyan Okulu’ndan Yetişenler Derneği çatısı altında oyunlar hazırlıyordu. Burada kendimizi çok iyi hissediyoruz. Oyundan ziyade burada geçirdiğimiz zaman, provalar, oyun sonrası ortaya çıkan sonuç bizi çok mutlu ediyor.* “Kral Dairesi”nden önce hangi oyunları oynadınız?- Arman Bıçakçı Dernekte uzun yıllar tiyatro oyunu sahnelendi. Sonrasında bir süre ara verdik. 2007 yılında birkaç arkadaş yeniden toplandık ve yeniden oyun sahnelemeye karar verdik. Sonrasında yönetmen Volkan Muzaffer Sarıöz’le çalışmaya başladık. Ne zaman bu oyun çıkmaz desek Volkan Hoca mucizeler yarattı. Her sene kapalı gişe oynadık. “Kral Dairesi”nden önce “Bu da Benim Karım”ı oynadık. Ama daha da öncesinde “Salaklar Sofrası”, “Kare As”, “İki Kere İki”, “Baba”, “Beni Çok Seveceksin” gibi birçok oyun sahneledik. - Murat Yesayan 1998 yılından beri tiyatro yapıyoruz. Bu kadro ilk kez “Kral Dairesi”nde bir araya geldi.* Sizi sadece Samatya çevresi mi bilir? - Elizabeth Kabe Ben de ekibe bu sene dahil oldum. Samatyalı değilim. Ama oyunlarını seyretmeye geliyordum. Gruptan bir tek Sevan’la tanışıyordum. Ben Ermeni okulunda sınıf öğretmeniyim. Sevan oyunda oynamam için beni davet etti. İyi ki de dahil olmuşum. İnanın kulis ve sahne arkası, oyundan da güzel. Kral Dairesi 28 Ekim’de BKM’de AMACI GENÇLERİ KAYNAŞTIRMAK* Sahakyan Okulu’ndan Yetişenler Derneği’nin misyonunu anlatır mısınız?- Sevan Selviler Bence derneğin en önemli misyonu gençleri birbirleriyle kaynaştırmak. Gençlerin sokakta serserilik yapacaklarına burada sosyalleşmelerini de sağlıyor. Gençler gelsin burada tiyatro yapsın, koroya katılsın. Koromuz 315 senelik, tarihi çok sesli Liana Ünal Kilise korosu ama aynı zamanda dünya müzikleri, aryalar, operalar da söylüyorlar. Cemal Reşit Rey, Lütfi Kırdar gibi büyük salonlarda konserler veriyorlar. Bir dönem ben de korodaydım ama sonrasında bırakmak zorunda kaldım.* “Kral Dairesi” kimin fikriydi?- Sevan Selviler Birçok oyun okuduk. Ben arkadaşları bu oyunu oynamamız için ikna ettim. Oyuna çok Murat Yesayan Oyunun okuma aşamasında ben yoktum. Hanımdan kolay kolay izin alamıyorum. Bu sene aslında tiyatroda olmayacaktım. İki çocuğum var, tekstille uğraşıyorum; zor oluyordu... Ama oyunda rol alacak olan arkadaş bırakmak zorunda kaldı. Sevan benim oynamamı istedi. “İki çocukla zor olur, hanım sıkıntı çıkarabilir” dedim. “Sen onu bana bırak” dedi. Herman’ın düğününün olduğu gün kilise ile yemek arasında bizim eve geldi. Eşimi iki aylığına ikna etti, ondan sonra provalara dahil oldum. Sevan’ın bu konudaki katkısı yadsınamaz. İnsanlar onu sevdiği için kıramıyor. Herkesi birleştiren bir yapısı 700 KİŞİYE OYNAYACAĞIZ* 28 Ekim’de BKM’de sahneye çıkacaksınız. Çok büyük bir şans. Nasıl oldu?- Arman Bıçakçı BKM Genel Müdürü Zümrüt Hanım’la Arol Bekçe bir yerde karşılaştık. Onunla laflarken “Kral Dairesi”nden bahsettik. O da sağ olsun “Neden bizim sahnemizde oynamıyorsunuz, yardım amaçlı oyunlara ev sahipliği yapmaktan çok keyif alıyoruz” dedi. Sahnelerinde bazı günler boşluklar olabiliyormuş. Uygun bir tarihte orada oynayabileceğimizi söyledi. Biz de bir saniye bile düşünmeden kabul ettik. Çok kısa bir sürede 700 kişilik salonu doldurmamız gerekiyor. Bunun için yoğun bir çaba harcıyoruz. Şu anki ilgiden memnunuz.* Bilet geliri nereye aktarılacak?- Arman Bıçakçı Derneğin ayakta kalabilmesi için devamlı bir akar gerekiyor. Sahneyi, kostümleri hep oyunlardan elde edilen gelirle düzenledik. Bizim hiçbir kazancımız yok. Üzerine devamlı para kaybediyoruz. Herkes elini cebine atıyor. Biz sadece bu derneği yaşatmak istiyoruz. Samatyalılığın böyle bir tarafı VAFTİZ OLUR, BURADA OKUR, BURADA EVLENİRİZ* Bu okulun ve semtin sizin için en büyük önemi nedir?- Arman Bıçakçı Burada kilise, anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise ve vakıflar var. Doğuyorsun, gelip burada vaftiz oluyorsun... İlk dayağı da burada yedik, dizimiz de ilk kez burada kanadı. Lise sondan sonra derneğe geçtik ve devam ediyoruz işte... - Herman Bıçakçı Evlenirsek de burada evleniyoruz ve çocuğumuz yine burada vaftiz oluyor. Ölürsen de buradaki gasilhaneye getiriliyorsun. Anmaların da burada yapılıyor. Bütün hikayen burası. Bizim evimiz Arman Bıçakçı Artık birçoğumuz Samatya’da oturmuyor ama haftanın 5 günü buradayız. Büyükler de öyle. - Murat Yesayan Ailelerimiz de buraya olan bağlılığımızı bilir. Buradan kolay kolay kopamayız. Zamanında bizim babalarımız da bizim gibi derneğe bağlı YILMAZ DA GELDİ OSMAN SINAV DA * Ünlü bir yönetmenden dizi ya da sinema filmi teklifi gelse, hepiniz mesleklerinizi bırakır profesyonel anlamda oyunculuk yapar mısınız?- Liana Ünal Benim hiç öyle bir hayalim yok. Bu soruya hepimiz farklı cevap veririz Sevan Selviler Benim de öyle bir hayalim yok. - Arman Bıçakçı Burada profesyonel anlamda oyuncu olmak isteyen Meryem ve Caroline var. Biz amatör olarak devam etmek istesek de onlar bu işi bir tık ileriye götürmek istiyor. Öyle bir teklif gelirse onlar adına mutlu Murat Yesayan Daha gençken ben de düşünüyordum. Hatta birkaç ünlü isimle de tanıştım. Herman benim için çok çabalamıştır. Ama o işi yapmak gerçekten kolay değil. Siz de bilirsiniz.* Oyunlarınıza bugüne kadar hangi ünlü isimler geldi?- Arman Bıçakçı Cem Yılmaz, Ara Güler, Osman Sınav, Esra Dermancıoğlu, Dolunay Soysert, Azra Akın, Songül Öden, Zuhal Olcay, Yasemin Yalçın, Hakan Peker ve siz...* Bu isimler dernekten haberdar olarak mı yoksa kişisel ilişkileriniz sonucunda mı geldi?- Murat Yesayan Bundan önceki yönetmenimiz Aydan Burhan’dı. Aydan Hanım’ın dostlarıydı bir kısmı. Ama derneği bilen ve merak edip gelenler de oldu saydığımız isimler arasında.* Kimleri usta olarak görüyorsunuz?- Arman Bıçakçı Genç kuşaktan Esra Bezen Bilgin, Serkan Keskin ve Mustafa Kırantepe’yi Murat Yesayan Arman’a katılıyorum. Bir de Haluk Bilginer. Ama çok usta isim Liana Ünal Merve Dizdar’ı da çok beğeniyorum genç VOLKAN MUZAFFER SARIÖZ BURADA YAPTIĞIM OYUNLARI AMATÖR BULMUYORUM* Yönetmen olarak ekibin performansını nasıl buluyorsunuz?- Onlar bir arada oldukları için bugün buradalar ve bu oyunu oynuyorlar. Ben de birlikte çalışmayı seviyorum. Onları eğitmiyorum, sadece bildiklerimi paylaşıyorum. Onların üçüncü gözü ya da bir arkadaşları gibiyim.* Siz tiyatroya ne zaman başladınız?- Ben Semaver Kumpanya Çevre Tiyatrosu’nda Işıl Hoca Kasapoğlu ile başladım. 2002 yılından beri oradayım. Oyunlarda oynadım. Şimdi yönetiyorum. Ayrıca eğitmenlik de yapıyorum. Çevre Tiyatrosu, İstanbul’un önemli özel tiyatrolarından biri. İçimizden çok sayıda ünlü oyuncu çıktı. Hepsi İstanbul piyasasında iş yapıyor.* Amatör tiyatrocuları profesyonelleştirdiğiniz için mi heyecanlısınız yoksa sizde de Samatya aşkı var mı?- Bende tiyatro aşkı var. Bir gün Semaver Kumpanya’da işlerle uğraşırken iki genç geldi. “Biz bir oyun yapmak istiyoruz, hemen sizin tiyatronun aşağısında yerimiz, gelir misiniz?” dediler. “Gelirim” dedim. Geldim ve onlarla tanıştım. Bana ilginç geldiler ilk başta. Kendilerine çok güveniyorlardı. Sonra “Salaklar Sofrası”nı önüme koydular. Ben vodvil çalışmıyorum. Tarzım değil ve yapmadığım bir tiyatro. Ben onlara klasik bir oyun yapmaları gerektiğini söyledim. “Hayır biz gülmek ve eğlenmek istiyoruz, vodvil yapmak istiyoruz” dediler. Sonrasında yaptık. Ama bizim burada yaptığımız vodviller aslı gibi olmadı. Çünkü vodvil yapmak benim için ıstırap oluyor. Bir de ekibi seviyorum ve neden daha çok eğlenmesinler diyorum. İtiraf edeyim burada yaptığım oyunları sevdim. Burada yaptığım oyunları amatör bulmuyorum. Amatör deniliyor ama amatör neye denilir, profesyonel neye denilir? Para aldığın yer profesyonel midir? Yoksa işin niteliği midir profesyonel olan? Orası biraz karışık... O yüzden öncelikle niteliğine bakarsanız, bence çok AGOP’LARDAN DOLAYI BİZE PEMBE BAKILIYOR* Azınlık tiyatrosu olarak ayrımcılığa uğradığınızı düşünüyor musunuz?- Arman Bıçakçı Düşünmüyoruz. Varsa pozitif ayrımcılık vardır. Ermeni tiyatrocular Güllü Agop’lardan dolayı bize bir tık daha pembe bakılıyor. O yüzden negatif bir ayrımcılığa uğramıyoruz.

ben aslında oyuncu değilim ama birçok oyuna dahil oldum şiiri