mVSMnke. YAŞAR KEMAL 1922- Asıl ismi Kemal Sadık Gökçelidir. 1. Dünya Savaşı esnasında Van’ın Muradiye ilçesinin bir köyünden göç ederek Adana’nın Osmaniye ilçesine bağlı Gökçedam köyüne yerleşen bir ailenin çocuğu. Küçük yaşta bir kaza sebebiyle bir gözünü kaybetti. Beş yaşındayken babasının camide namaz kılarken öldürülmesine şahit oldu. Adana’da ortaokula devam ederken bir taraftan da çırçır fabrikasında işçilik yaptı. Ortaokulu son sınıfta terk ettikten sonra ırgat kâtipliği, Adana Halkevi kitaplığında memurluk, vekil öğretmenlik, pamuk tarlalarında ırgatlık, ırgatbaşılığı, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. Askerlikten sonra 1946 senesinde gittiği istanbul’da Fransızlara ait Havagazı firmasında çalıştı. 1948’de Kadirli’ye döndü, bir süre yine çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptıktan sonra arzuhalcilik yapmaya başladı. 1950’de tutuklandı ve bir süre Kozan Cezaevinde hapis yattı. 1951’de salıverilince istanbul’a gitti. Cumhuriyet gazetesinde röportaj yazarlığı ile başladığı gazeteciliği fıkra yazarlığı ve kurduğu yurt haberleri serisinin yönetimi ile sürdürdü. 1963’te ayrıldığı gazetecilikten sonra kendini tümden roman yazma uğraşına verdi. 1974-75 senelerinde Türkiye Yazarlar Sendikasının kuruluşuna katıldı ve ilk genel başkanlığını üstlendi. PEN Yazarlar Derneğine üye seçildi, ilk romanı “İnce Memed” ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı na layık görüldü. 1974 tarihinde “Demirciler Çarşısı Cinayeti” adlı yapıtı, Madaralı Roman Ödülü’ nü aldı. “Yer Demir Gök Bakır” Fransa’da 1977 yılında, Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası tarafından yılın en iyi yabancı romanı seçildi. “Binboğalar Efsanesi” 1979 yaz dönemi için Büyük Edebiyat Jürisi tarafından seçilen kitaplar arasında yer aldı. 1982 yılında uluslararası Del Duca Ödülü’ ne değer görülerek 1984 yılında Fransa’ nın Legion D’Honneur nişanını aldı. Halen istanbul’da yaşamakta ve yazarlık ile yaşamını sürdürmektedir. ♦ Türkiye’de tarımdan sanayileşmeye geçildiği 1950’li yıllarda, Çukurova’nın geniş biçimde makineleşmeye açılması ve verimli topraklar üzerindeki ağalar arası rant savaşımının kızışması, bunun yoksul Çukurova köylüsü üzerindeki sonuçları, romanlarının ilk evresinin ana temasını oluşturmuş; köy ve köylü gerçeğini abartmadan destansı bir anlatımla yansıtmıştır. ♦ 70’li yılların ortalarından itibaren yazarlığında yeni bir yönelimin ürünleri olarak nitelenebilecek ürünler vermeye başlamış; “Al Gözüm Seyreyle Salih“, “Kuşlar da Gitti” ve “Deniz Küstü” romanlarında ilk kez Çukurova dışına çıkarak kenti ve deniz insanını konu edinmiştir. Anadolu insanının sözlü anlatım geleneğinin ürünleri olan destanlardan, efsanelerden, ağıtlardan, halk öykülerinden, masallardan, türkülerden ve çağdaş roman tekniklerinden yararlanarak vardığı bireşim ve üslup, onu her bakımdan özgün bir çağdaş sanatçı kimliğine ulaştırmıştır. Kurduğu imge ve mit dünyası, benzetmeler, betimlemeler, doğanın tüm yönleriyle anlatımı, kullandığı dil, yerel sözcükler ve deyimler, atasözleri, yakarışlar, sövgüler onun anlatımını canlı ve etkileyici kılan özelliklerdir. Şiirsel üslubu, olağanüstü düş gücü, modem romanla epik anlatım biçimlerini başarıyla bağdaştırması onu özgün kıldığı kadar güçlü de kılan özellikleridir. Romanları birçok dile çevrilmiş, sinemaya uyarlanmış, oyunlaştırılmıştır. Eserleri Öykü Sarı Sıcak Roman ince Memed, Algözüm Seyreyle Salih Çakırcalı Efe, Yılanı Öldürseler Kuşlar da Gitti, Deniz Küstü Yağmurcuk Kuşu Bir Ada Hikâyesi Serisi Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana Karıncanın Su İçtiği, Tanyeri Horozları Dağın Öte Yüzü Serisi Orta Direk, Yer Demir Gör Bakır Ölmez Otu Demirciler Çarşısı Cinayeti Yusufçuk Yusuf Kimsecik Serisi Yağmur Kuşu, Kale Kapısı, Kanın Sesi Efsane Derlemeleri – Romanlar Üç Anadolu Efsanesi Ağrı Dağı Efsanesi Röportaj Allanın Askerleri Yanan Ormanlarda 50 Gün Çukurova Yana Yana, Peribacaları Bu Diyar Baştan Başa Bir Bulut Kaynıyor Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor Taş Çatlasa, Baldaki Tuz Ağacın Çürüğü Çiçekçedir Yaşar Kemal’in dili Gönül Kıvılcım Onu okurken Türkçe sütbeyaz olur. Anlattığı dikenlerin tersine dikensizdir İnce Memedin babasının dili. Dokuz yaşına kadar evde Kürtçe konuşup sonra Türkçeyi şahlandıran Yaşar Kemalin sözcükleriyle tanışanlar iflah olmaz bir daha. Yatar kalkar rüyasında “hiçbir şeysiz” köyleri görür, açıkta yatan pamuk ırgatlarını, Toros ülkesindeki eşkıyaları, köyün karıncasıyla bile konuşmayan Meryemceyi, bir avuç una muhtaç, açlık korkusuyla terbiye olmuş köylüyü, onu bunaltan Çukurova sivrisineğini, resmi tarihin sakladığı tekmil yoksulluğu, ezeni ezileni, kötülüğü görür. Üstelik kötülüğü kendi anadilinde anlatır o. Çiçekçedir onun anadili Ceyhun Atuf Kansu’nun usta romancıya seslenen şiirinde dediği gibi Ki sen doğadansın çiçekçedir anadilin. Peryavşanlar baygın baygın kokar, mağara ağzındaki su pürenleri taze taze. Top top çalılıklar, bataklıklar, yeşil çayırlar, bodur ağaçlar, sel yatakları, dağlar büyülü bir dille seslenirler dertlerini. Eğilip o bodur ağacı görmüş kadar olur okur. Yazarın tarif ettiği insanlarla tanışır güneş, Çukurova’nın üstüne doğru sarkar giderken. Sömürünün de dili çiçekçe olur muymuş demeyin. Diken de çiçektendir. “Yumuşacık bir adammış, pamuk gibi. Uz konuşurmuş… Ötelerden, uzaktan bakınca dağ gibi olur, heybetlenirmiş. Gözlerinden ateş saçarmış. Yanına varınca, eğer durgun bir zamanındaysa çocuklar gibi küçücük olurmuş. Öfkelendiğinde tüyleri dikilir diken gibi olurmuş. Saçları da diken gibi olurmuş. Öfkelendiğinde yanında da olsan kocaman olurmuş.” İnce Memed Harıl harıl bir türkçe. Harlı, bekledikçe kıvamlanan, bekledikçe daha yakıcı. Günlerden bir gün, Adana’ya gemsiz yaz sıcağında ayak basıp sarı sıcak teninize değdinde aklınıza onun adını düşüren. Düşlere dalmak içindir edebiyat. Şimdi Yaşar Kemal en uzun düşüne dalmışken onu kaybettik diyorlar. Büyük yazarlar kaybolmaz. Doksan iki yaşında hayata gözlerini yuman, ırgatlık,arzuhalcilik, kütüphane memurluğu yapmış Yaşar Kemal’in kurduğu cümleler, yarattığı karakterler, arkasında bıraktığı kitaplar ve sarsıcı başlayıp hep öyle süren bir eser kadar okunası hayatıdır onu bize kazandıran. “Sağa saptı. Bir zaman koştu. Sonra yoruldu. Yorulunca çakırdikenlerinin içine yattı. Sol yanında bir karınca köresi gördü. Karıncalar iri iri. Körenin ağzında cıvıl cıvıl kaynaşıyorlar. Bir zaman her şeyi unutup karıncalara daldı.” İnce Memed Dört yaşındayken babası camide gözü önünde öldürülünce anası intikamını alsın diye dua eder ama onun intikamı sözcükler olacaktır. Bize emanet kalan sözcükler. Yaşar Kemal’in göçlerden, babasının anlattığı göç maceralarından, Hemite’nin yılan kaynaşan doğasından devraldığı. Ölümlerden süzülen, onun hiç dinmeyen öfkesinden akıp gelen, kudurtan sıcakta Anavarza kayalığının gölgesine sığınmış, sivrisinek bulutlarını, Torosların kuşatması altında, dümdüz ovada pamuk toplayan ırgatları tanıyan sözcükler. Yaşar Kemal ulu bir kartal gibi gökte tek başına uçarken öldü. “Ölmez Otu“daki Koca Halil’in ağzından söylersek Şu gördüğün tek başına kalmış, yaşlı, ulu kartal bir daha kartallar sürüsüne katışmaz. Ölene dek tek başına geniş gökte dolanır durur… Ben yaşlı, tezikmiş kartallara çok hürmet ederim, anladın mı oğul, Memidik? Bu ulu kartallar gökte ölürler.” Yaşar Kemal bugün toprağa gömülecek; o gökyüzünü mağripten maşrıka, maşrıktan mağribe geze dursun onun sözcükleri de bizim yüreğimize gömülü. Gönül Kıvılcım – 2 Mart 2015 Bunlar da ilginizi çekebilir “İstanbul’da Kütüphane ve Şehrin Sesleri” söyleşisi 4 Nisan’da“Labirentini Ören Şair Enis Batur” söyleşisi 2 Nisan’da » Yoğun bakımda ona ayrılan özel odadaki karyolada, bu toprakların bilge masalcısı Yaşar Kemal, koca bedenine bağlanmış sayısız kablo, boru ve hortumla sarmaş dolaş yatıyor. Odayı dolduran bir sürü aletten çıkan garip sesler ve ekranlardan yansıyan ışıklı sinyallerle, dalları budanıp, kundaklanıp güç bela yatağa sığdırılmış bir çınar ağacını andıran beden arasında tuhaf bir uymsuzluk var. Beyaz çarşafların örtemediği her parçası “Benim burada ne işim var!” der gibi sessiz bir isyanı fısıldıyor sanki. *** Onu romanlarından önce tanımıştım. Yanlış anımsamıyorsam Beyoğlu’nda edebiyatçıların uğrak yeri bir barda Onat Kutlar tanıştırmıştı. Adını biliyordum kuşkusuz ama daha İnce Memed’i okumamıştım. Ortaokul, lise ve üniversite yıllarımda 1950-62 bana ulaşan edebiyat rüzgârları daha çok Batı’dan eserdi. Bu yüzden İnce Memed’i ve Orta Direk’i ancak üniversite yıllarımda Varoluşçuluk ve Marksizm ile cebelleşirken okudum. Arkasından Ortadirek, Yer Demir Gök Bakır, Ölmez Otu, Demirciler Çarşısı Cinayeti... 1923’te Adana/Osmaniye’nin Hemite köyünde bir Kürt çocuğu olarak dünyaya geldi. Orta sonda okulu terk edip Çukurova sıcağında ter döke döke, bir taraftan ekmeğini kazandı, bir taraftan da çalakalem yazdı, yazdı, yazdı. Koşuştu, aç kaldı, hapis yattı, çeltik tarlalarında ırgatlık, amelebaşılık, kontrolörlük, arzuhalcilik, öğretmenlik yaptı ve yine yazdı, yazdı, yazdı. Sonunda kapağı İstanbul’a atıp Cumhuriyet gazetesinde fıkra ve röportaj yazarlığına başladı ve birkaç yıl içinde bu toprakların dağına, taşına, ovasına, ırmağına, kurduna kuşuna, çiçeğine, otuna, böceğine ve illa ki insanına ses oldu, söz oldu, destan oldu. Onların diliyle konuştu ve yazdı. Yazdıkları onlarca dile çevrildi. Onlarca ödül kazandı. *** Yakınlaşmamız Türkiye İşçi Partisi’nin TİP kuruluş yıllarında başladı ve geçen bu yarım yüzyıl boyunca karşılıklı güven, saygı ve sevgi temelinde sürdü gitti. Ben 1962’de üniversite öğrencisiyken bir grup arkadaşla birlikte partiye girmiştim. Yaşar Kemal TİP’e girişini 1971’de Abdi İpekçi’nin yaptığı bir söyleşide şöyle anlatıyor “... Mehmet Ali Aybar’ın başkan olduğu bu partiye 1962 yılında girdim. Elimden geldiğince de çalıştım. Benim hiçbir politik ihtirasım olmadı, olmayacak. Bunda kararlıyım. Amma emekçilerin yanında, ölünceye kadar onların hakları için, onların yönetime gelmeleri için sonuna kadar çalışacağım.” Milliyet 19/04-1971 Kuruluş yıllarında TİP’in halka açık hemen her toplantısı, “milliyetçi-mukaddesatçı” militanların, polisin, jandarmanın, kimi yerlerde aldatılmış sıradan fakir fukara halk çocuklarının saldırısına uğrardı... 1965 seçimlerinde TİP’in 15 milletvekili ile Meclis’e girmesi büyük bir heyecan yaratmış, saldırılar daha da yoğunlaşmıştı. Başta Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Sadun Aren, Çetin Altan olmak üzere milletvekillerimizin Meclis’teki her konuşması siyasi gündemi allak bullak ediyordu. Çetin Altan’ın bir Meclis konuşması sırasında Adalet Partili milletvekilleri tarafından kürsüde lince varan bir toplu saldırıya uğraması, verilen önergelerin çoğunluk tarafından sürekli reddedilmesi, seçimi izleyen günlerdeki iyimserlik içinde “parlamenter demokrasi”ye bağlanan umutları adım adım törpülüyor, özellikle gençler arasında daha kestirme mücadele yollarını öneren görüşlere itibar kazandırıyordu. Parti içinde “Kürt Sorunu” konusundaki tartışmalar gerilimlere ve görüş ayrılıklarına yol açıyordu. *** TİP’deki ilk ciddi bölünme emarelerinin açığa çıktığı Malatya kongresi sırasında Yaşar Kemal Merkez Yürütme Kurulu üyesiydi. Parti içi tartışmaların yoğunlaşması üzerine, Yaşar Kemal’in önayak olmasıyla, yakın siyasi tarihimizde önemli bir yeri olan ANT dergisi yayına başladı. O günleri, derginin genel yayın yönetmenliğini ve sorumlu müdürlüğünü yapacak olan Doğan Özgüden şöyle anımsıyor “Çeviriyle uğraştığımız günlerde Yaşar Kemal’den bir telefon geldi. Kasım 1966 sonlarında TİP’in 2. Büyük Kongresi’nin yapıldığı Malatya’dan dönmüştü. Kongrede yine birçok tatsız olay yaşanmış, özellikle Behice Boran ve Nihat Sargın’ın örgütteki Mihri Belli ve Hikmet Kıvılcımlı sempatizanı partililerin tasfiyesi için giriştikleri operasyon partiyi yeni bir krize sürüklemişti...” Vatansız Gazeteci, Cilt I. 2010. Yavuz Baydar’ın bir söyleşide “Türkiye’de solun en büyük hatası neydi? Neden kitlelere ulaşamadı?” sorusuna Yaşar Kemal’in verdiği yanıt, sol siyasal hareketin hâlâ çözülemeyen temel sorunlarına ışık tutuyordu “Halkla bütünleşemedi. Halkı yaşayamayınca da, halk üstüne düşünmeyince de, kültür kısırlığı olunca da, Mehmet Ali Aybar gibi bir insan güler yüzlü sosyalizm’ deyince de, kıyametler kopunca da, Aybar gibi çağın liderleri çapındaki liderler dışlanınca da... Hangi yanlışı söyleyeyim. Türkiye’de her sosyalistim diyen kişi tek başına bir sosyalist parti olunca da... Yeter Allahını seversen, tepeden tırnağa hepimiz yanlışlar içindeydik...” Yeni Yüzyıl, 1995. *** Der Spiegel dergisine verdiği bir beyanat nedeniye 1995’te Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde açılan davadaki savunması o karanlık günlerde önümüzü aydınlatan bir deniz feneri gibiydi “Ormanların yakıldığı doğru değil mi? Bundan dolayı devleti suçlamaya hakkım yok mu? 1800 faili meçhulü bütün dünya duymadı, gazeteler yazmadı mı? Türkiye dünyanın en büyük işkenceci devleti olaraktan ilan edilmedi mi? Halkın üstünde zulüm bir ağı güzgârı gibi esmedi mi? ... Üç milyon insan yerinden yurdundan edilmedi mi?” 5 Mayıs 1995 DGM savunması Ömrü boyunca barış, demokrasi ve Kürt sorununun özgür ve eşit yurttaşlık temelinde çözümü yolundaki her çabanın içinde yer alan Yaşar Kemal’in son çağrısı, karanlık bir geleceğe doğru sürüklendiğimiz şu günlerde, o garip hastane odasından sessiz bir çığlık halinde kulaklarımıza ulaşıyor “Bugün bir umutsuzluk yeli ortalığı kasıp kavuruyor. Ben diyorum ki, bu yaraların sağalması bizim elimizde. Ülkemizin onurunu, ekmeğini, kültür zenginliğini kurtarmak elimizde. Gelin de doğru dürüst bir demokratik düzenin kurulması için aklımızla, yüreğimizle el ele verelim. Bu bir çağrıdır. Sözüm sizedir.” Bu Bir Çağrıdır, YKY, İstanbul, 2012. Prof. Dr. GENÇAY GÜRSOY Yaşar Kemal aramızdan ayrılalı 4 yıl oldu. Ölüm yıl dönümünde efsane yazar unutulmadı. Onun romanları, şiirleri, öyküleri ve bir çok eserleri mevcut. Büyük usta Yaşar Kemal 6 Ekim 1923 tarihinde dünyaya geldi. 28 Şubat 2015 tarihinde hayata veda etti. Bizde onun ölüm yıl dönümünde özel hayatını ele aldık. Peki, Yaşar Kemal kimdir? İşte Yaşar Kemal'in hayat hikayesi ve unutulmaz sözleri... YAŞAR KEMAL KİMDİR, NERELİ? Yaşar Kemal, 1923 yılında Osmaniye'de dünyaya geldi. Aslen Van-Ercişli olan yazarın ailesi I. Dünya Savaşı nedeniyle Adana'ya göç etmek zorunda kalmıştır. Ortaokul döneminde ırgat katipliği, memurluk, ırgatlık, kontrolörlük ve öğretmen vekilliği gibi çeşitli işlerde çalışmak durumunda kalan Yaşar Kemal hayatın zorluklarıyla olgunlaşmış birisidir. Edebiyat yapmayı çok küçük yaşlarda kafasına koymuş olan Yaşar Kemal, ilk sanat çalışmalarına ilkokula başlamadan önce şiirle başlamıştır. İlkokul zamanlarında aşıklarla atışacak durumda olan yazar annesinin engel olmasından dolayı saz çalmayı tam anlamıyla başaramamıştır. EDEBİ HAYATI Türk Edebiyatın en önde gelen yazarlarından birisi olan Yaşar Kemal yazın hayatına Türksözü gazetesinde 1939 yılında başlamıştır. İlk eseri olan Ağıtlar isimli kitabı Adana Halkevi tarafından 1943 yılında çıkartılan yazarın edebiyat dünyasındaki etkinliğinin başladığı yıl bu yıl kabul edilir. Yaşar Kemal'in dünyada ilk kez yayımlanan eseri, Bebek öyküsüdür ve önce Fransızcaya, sonra İngilizceye, İtalyancaya, Rusçaya ve diğer çeşitli dillere çevrilmiştir. İlk öykü kitabı Sarı Sıcak'la ünlenen yazar ilk romanı İnce Memed'le ise hem ülkemizdeki popülaritesini arttırmış hem de dünyaca ünlü bir yazar olmaya başlamıştır. İnce Memed yaklaşık kırk dile çevrilerek yayımlanmıştır ve İnce Memed kitaplarının yurtdışındaki baskısı yüz kırktan fazladır. Dünyaca ünlü romanı İnce Memed'i 1947 yılında yazmaya başlayan yazar çeşitli sebeplerle romanını yarım bırakmış ve sonrasında 1954 yılında bitirmiştir. Romanın fikir kaynağı yazarın eşkıya olan ve vurulan amcasının oğludur. Eserde yer alan 'Çakırdikeni' hikayesi aslında bir bakıma eşkıyalığın felsefesinin yapılmasıdır. Yazar, Yaşar Kemal ismini ilk kez Cumhuriyet gazetesinde yazarken kullanmaya yaşlardan beri sosyalist politikanın içinde olan yazar dünyaya bakışını söyleşilerinde "Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi… Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. Ben etle kemik nasıl birbirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum" diyerek ifade etmiştir. Yazar edebi çalışmalarında halka dönük olmayı seçmiş ve yapıtlarında insani değerlerden kopmamaya çalışmıştır. Yazar siyasi görüşüyle sanatının paralel olduğunu ve "halk ve doğaya inandığını" dile getirmiştir. Yazar pek çok yapıtında Anadolu''nun efsane ve masallarından yararlanmıştır. Böylesine derin bir altyapıyı oluşturmak içinse gençlik yıllarında Çukurova'yı ve çevre illeri karış karış gezmiş yeni insanlarla tanışıp bilmediği şeyler öğrenmiş ve çoğundan eserlerinde yararlanmıştır. PEN Yazarlar Derneği üyesi olan yazar, aynı zamanda Nobel Edebiyat Ödülüne aday gösterilen ve gerek yurt içinde gerek yurt dışında yapılan anketlerde Nobel Edebiyat Ödülü'nü alması gerektiği konusunda öne çıkan birkaç isimden birisidir. Edebiyat hayatı boyunca yüzlerce ödül almış olan yazarın en çok ödül aldığı ülkelerden birisi kuşkusuz Fransa'dır. 2011 yılında Fransa'da Legion d'honneur ödülüyle ödüllendirilen yazarın ayrıca ülkemizde 2008 yılında aldığı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü ve 2013 yılında aldığı Krikor Naregatsi Nişanı başlıca göze çarpan yazarın 2013 yılında Norveç'te aldığı 'Bjornson Ödülü' önemli bir yer tutmaktadır. YAŞAR KEMAL SÖZLERİ * 'O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. * İnsan çürümedikçe şiir çürümez. * Hayat, umutsuzluktan umut yaratmaktır. * Dağın öte yüzü güneşe bakıyormuş çocuklar. De hadi davranın, Güneşle sohbetimiz var. Geç kalmayalım... * Kendimi bildim bileli zulüm görenlerle, hakkı yenenlerle, sömürülenlerle, acı çekenlerle, yoksullarla birlikteyim. * Ateşi yandıran kavdır. Demiri dövdüren tavdır. * Gülümse bitsin karanIık, Gülümse karamsarları şaşırt, Gülümse güller açsın yüzünde, Gülümsemenle yayılsın ışık, Dünyayı ısıtmasan da güneş gibi. * Belki bir yerlerde,bir köşelerde kuş alıp salıverecek kadar yüreği yufka birkaç insan kalmıştır,kim bilir belki. * Hep işe yüzeyinden bakmak, işte bu kötü. Neyi alırsak alalım elimize, derinine inmiyoruz. Derine gitmek bir çaba işidir. Dışta ne görürsek, ne gözümüze çarparsa, işte bu budur deyip işin içinden sıyrılıyoruz. * Çöplükler, şehirlerin tıpı tıpına aynasıdır. Bir şehir pisse, aşağılıksa, kalleşse, acımasızsa o şehrin çöplükleri bin misli daha pis kokar. Leş gibi... * Bir kimseden mi kaçıyorsun, bir düşman mı bekliyorsun, koy kulağını toprağa dinle. Karşı, uzak tepenin arkasından giden atın nal seslerini yanındaymış gibi duyarsın. * Dünyanın ucunda bir gül açmış, efil efil esen yele merhaba. Karanlığın sonu bir ulu şafak, sarp kayadan geçen yele merhaba. * Her bir şey onarılır, aşağılanmış, kendi gözünde kendini aşağılamış, dedikodu namussuzluğuna başvurmuş insanın çürümüşlüğü, kokuşmuşluğu onarılmaz. * Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmayıpta içine gömüldü müydü, sonu felakettir. * Bir topIum, hoşgörüsü kadar güçIü, sağIam, hakIıdır. ZuImü kadar zaIim, zayıftır. IrkçıIık ise en korkunç hastaIıktır. * Dünya on binlerce çiçekIi bir küItür bahçesidir; her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır. Bir çiçeğin koparıIması bir rengin, bir kokunun yok oImasıdır. Tek diIe, tek renge kaImış bir dünya hapı yutmuştur. * Bizi düşünmeye alıştırmamışIar. Üstelik de düşünmeyelim diye ellerinden geIeni yapmışlar. Düşünmeye çalışanları da hep öldürmüşler. * İnsan, evrende gövdesi kadar değil, gönlü kadar yer kaplar. * Düşünmek en küçük anlamda, var olmak demektir. * İnsan, evrende gölgesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar. Haberler Kültür-Sanat Yaşar Kemal kimdir, nereli? Yaşar Kemal'in unutulmaz sözleri YAŞAR KEMAL KİMDİR? Yaşar Kemal d. Kemal Sadık Gökçeli, 6 Ekim 1923; Hemite, Osmaniye - ö. 28 Şubat 2015, Kürt kökenli Türk romancı, senaryo ve öykü yazarı. On altı yaşındayken 1939'da ilk şiiri "Seyhan"ı Görüşler adlı Adana halkevleri dergisinde yayımladı. Ortaokuldan ayrıldıktan sonra folklor derlemelerine başladı ve 1940-1941 yılları arasında Çukurova'dan ile Toroslardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı olan Ağıtlar, 1943 yılında Adana Halkevi tarafından askerliğini yaparken ilk hikâyesi olan "Pis Hikâye"yi 1946 yirmi üç yaşındayken yazdı. 1948’de "Bebek" hikâyesinin ardından "Dükkancı"yı yazdı. 1940'larda Adana'da çıkan Çığ dergisi çevresinde Pertev Naili Boratav, Nurullah Ataç, Güzin Dino gibi isimlerle tanıştı. Özellikle, ressam Abidin Dino'nun ağabeyi Arif Dino'yla kurduğu yakınlık onun düşün ve yazın dünyasının gelişimini önemli bir ölçüde etkilemiştir. Kemal Sadık Göğceli adı ile çeşitli yayımlarda yazarken Yaşar Kemal adını Cumhuriyet gazetesine girince kullanmaya başladı ve 1951-1963 yılları arasında gazetede fıkra ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Bu dönemde Anadolu insanının iktisadi ve toplumsal sorunlarını dile getirdiği dizi röportajları ile tanınmaya başladı. 1952 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı olan Sarı Sıcak'ta da yer alan "Bebek" öyküsü burada tefrika edildi. 1947'de İnce Memed'i yazdı fakat yarım bıraktı ve 1953-54’te bitirdi. Roman, ağalara karşı Çukurova'nın yoksul halkına arka çıkan İnce Memed'in halkı için savaşmasını konu almaktadır. Dört ciltten oluşan seri, otuz dokuz yılda tamamlandı. Yaşar Kemal pek çok yapıtında Anadolu'nun efsane ve masallarından yararlanmıştır. PEN Yazarlar Derneği üyesiydi. Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk Türk yazardır. 1952–2001 yılları arasında Thilda Serrero ile evli kalmış, 2002 yılında Ayşe Semiha Baban ile 2. evliliğini yapmıştır. 28 Şubat 2015 tarihinde organ yetmezliği sebebiyle yoğun bakımda olduğu hastanede vefat etmiştir. Cenazesi 2 Mart 2015 tarihinde düzenlenen törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığına defnedilmiştir. İnce Memed I, Ağrıdağı Efsanesi, İnce Memed II, Kuşlar da Gitti, İnce Memed III eserleri yazarın en çok satan ilk beş kitabıdır. D&R'ın yüz kırk altı mağazası ve internet satışları baz alınarak belirlenen verilere göre yazarın ölümünden sonraki hafta kitap satışları %417 arttı. İnce Memed, Hürriyet Pazar tarafından oluşturulan yüz kişilik jüri tarafından belirlenen "Türk Edebiyatının Gelmiş Geçmiş En İyi 100 Romanı" listesinde bir numara seçildi. YAŞAR KEMAL'İN ÇOCUKLUĞU Yaşar Kemal, Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi'nin oğlu olarak aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü'ne yakın Muradiye ilçesine bağlı Ernis bugün Ünseli köyünden olan bir ailenin çocuğu olarak Adana'nın Osmaniye ilçesinin Hemite o zamanki adı Gökçeli ya da Göğceli; bugünkü adı Gökçedam köyünde doğdu. Yazarın doğum tarihi hakkında çeşitli kaynaklarda farklı bilgiler mevcuttur. Behçet Necatigil tarafından yazılan Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü'nde 1922; Tuba Tarcar Çandar tarafından hazırlanan Yaşar Kemal Fotobiyografi'sinde Ocak 1923 olarak belirtilmiştir. Doğum tarihinin nüfus cüzdanında 1926 yazdığını söyleyen Yaşar Kemal, nüfus cüzdanını ilkokulu bitirdikten sonra aldığını, kendi hesaplarına göre doğum tarihinin 1923 olduğunu ifade etmiştir. Bu tarihin de hatalı olabileceğini belirten yazar, köylülerin yayladan döndüklerinde doğduğunu, bunun da ekim ayına denk geldiğini söylemiştir. Kendi anlatımına göre bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde Kürtçe, köyde ise Türkçe konuşurdu. Luvan aşiretinden olan babası, Birinci Dünya Savaşı çıkınca ailesiyle birlikte ikâmet ettikleri köyden ayrılıp göç etmeye başlamışlardır. Van'dan Diyarbakır'a, buradan da Çukurova'ya bir buçuk yıl süren göç sonucu gelmişlerdir. O zamanlar Kadirli'ye bağlı olan altmış hanelik Türkmenlerin yaşadığı Hemite köyüne yerleşmişlerdir. "Babam, anam Doğu Anadoludan, 1915'te Rus ordusu Van'ı işgal edince, oradan bir buçuk yılda Çukurova'ya gelerek bu köye yerleşmişler. Köyde bizimkilerden başka Kürtçe konuşan hiç kimse yoktu. Ben kendimi bildiğimde Kürtçe sadece bizim evin içinde konuşuluyordu. Ben doğduğumda babam çok yaşlı, belki elli yaşın üstündeydi, anam da çok gençti. On yedi yaşında. Evde babamın bir kardeşi, onun karısı, bir de akrabaları bir genç kız vardı. Amcamın karısının bir elini Van'da bir top gülle parçası almış götürmüştü. Aile bir bey ailesiydi. Ailenin mensup olduğu Luvan aşiretinin son beyi Gulihan Bey babamın amcasıydı." Üç buçuk yaşlarında iken bir kurban kesimi sırasında halasının kocasının elindeki bıçağın kayarak gözüne saplanması sonucu sağ gözü kör oldu. Dört buçuk yaşındayken, babası camide namaz kıldığı sırada Van'dan göç ederken ölümden kurtarıp besleyip büyüttüğü Yusuf adındaki oğulluğu tarafından öldürüldü. Bu olaydan sonra on iki yaşına kadar kekemeliğe tutuldu. "Ben babamın camide, o, namaz kılarken yanındaydım, hançerlendiği akşamdan sonra, sabaha kadar yüreğim yanıyor, diye ağladım. Ardından da kekeme oldum ve on iki yaşıma kadar zor konuştum. Yalnız türkü söylerken kekemeliğim geçiyordu. Hiç kekelemiyordum. Kitap okurken de, okur yazar olduktan sonra, hiç kekelemedim. On iki yaşımdan sonra kekemeliğim geçti." Babasının öldürülmesinden sonra annesi Nigâr Hanım, yazarın amcası Tahir Efendi ile varlıklı biriyken ölümü sonrası ailesinin maddi durumu değişmiş ve köyün en fakir ailelerinden olmuşlardır. Sekiz yaşındayken köye gelen çerçinin köy kadınlarının borcunu bir deftere yazdığını gördü ve yazılanın yazı olduğunu öğrendi. Dokuz yaşındayken Adana'nın Burhanlı köyündeki ilkokula giderek üç ayda okuma ve yazmayı ikinci sınıftayken sınavla Türk Maarif Cemiyeti'nde yatılı olarak okumaya başladı fakat üç ayı bulan devamsızlığından ötürü yatılı okuma hakkıı kaybetti. Son sınıftayken okuldan tasdikname ile ayrılarak çeşitli işlerde çalıştı. Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği'nde ırgat kâtipliği 1941, Adana Halkevi Ramazanoğlu kitaplığında memurluk 1942, Zirai Mücadele'de ırgatbaşlığı, daha sonra Kadirli'nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği 1941-42, pamuk tarlalarında, batozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. YAŞAR KEMAL'İN SANAT HAYATI 1978 yılında yaptığı bir söyleşide sanat çalışmalarına ilkokula başlamadan önce şiirle işe koyulduğunu ve okula başladığında "yaşlı halk şairleriyle atıştığını" anımsadığını belirtti. İlkokulun son sınıfındayken arkadaşı Aşık Mecit, çok iyi saz çalarken kendisi annesinden ötürü sazı "berbat" çalmaktaydı. Bunun nedenini şu sözlerle dile getirdi "Benim saz çalamamamın sebebi var, anam aşık olacağım da diyar diyar dolaşacağım diye saza, aşıklığa düşman olmuştu. Onun tek çocuğuydum ve gözünden ayırmıyordu beni. Okulda, düğünlerde, bayramlarda beni hep Aşık Mecitle atıştırırlardı. Aşık Mecitle, Kadirli'de bir kahvede bir gece sabaha kadar atıştığımı şimdi iyice anımsıyorum." Annesi ilk zamanlar şiir okumasına karşı çıkarken daha sonraları babasının koruyucusu olan Zalanınoğlu adındaki eşkıyanın öldürüldüğünü duyan Yaşar Kemal, sabahlara kadar ağıt yaktı. Yaktığı ağıtı annesi dinlemiş ve onun bu ağıtını beğenmiştir. Yaşar Kemal'in ifadesiyle artık annesini de yenmiştir ve bir halk aşığı olma yolunda hiçbir engel kalmadı. Ortaokuldan ayrıldıktan sonra folklor derlemelerine başladı ve 1940-1941 yılları arasında Çukurova'dan ile Toroslardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı olan Ağıtlar, Adana Halkevi tarafından 1943 yılında yayımladı. Çığ dergisi çevresinde Pertev Naili Boratav, Nurullah Ataç, Güzin Dino gibi isimlerle tanıştı. Özellikle, ressam Abidin Dino'nun ağabeyi Arif Dino'yla kurduğu yakınlık onun düşün ve yazın dünyasının gelişimini önemli bir ölçüde etkilemiştir. Bebek, Dükkâncı, Memet ile Memet öyküleri 1950'lerde yayımlandı. İnce Memed'e 1947'de başlamış, yarım bırakmıştım. Bu romanı 1953-54'te bitirdim. Aynı yıl da, İnce Memed'i bitirdikten bir ay sonra Teneke'ye başladım. Onu da bitirdim. İki romanı arka arkaya okursak, o romanları ayrı ayrı yazarların yazdığını sanırız. YAŞAR KEMAL'İN İNCE MEMED İÇİN SÖZLERİ Kemal Sadık Göğceli adı ile çeşitli yayımlarda yazarken Yaşar Kemal adını Cumhuriyet gazetesine girince kullanmaya başladı ve 1951-1963 yılları arasında gazetede fıkra ve röportaj yazarı olarak çalıştı. 1952 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı olan Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü burada tefrika edildi. 1947'de İnce Memed'i yazdı fakat yarım bıraktı ve 1953-54’te bitirdi. Romanı yazma nedeni eşkiya olan ve dağda vurulan amcasının oğlunun vurulması olduğunu 1987 yılındaki bir söyleşisinde belirtti. Ayrıca aynı söyleşide, çocukluğunun eşkiyalığın içinde geçtiğini, dayısının "en büyük" eşkiyalardan biri olduğunu, o çevrede 1936'lara kadar beş yüze yakın eşkiya bulunduğunu ve bunlardan birinin de Kurtuluş Savaşı'nda Kadirli'yi ilk örgütleyenlerden olan Karamüftüoğlu ailesinden ünlü Remzi Bey olduğunu söyledi. Remzi Bey'in kendisine, ilk İnce Memed hikâyesinde "Çakırdikeni" diye yer alan diken hikâyesini anlattı ve Yaşar Kemal'le "eşkıyalığın felsefesini" yaptı. Yaşar Kemal'in dünyada ilk kez yayımlanan eseri, Bebek öyküsüdür ve önce Fransızcaya, sonra İngilizceye, İtalyancaya, Rusçaya, Romenceye ve diğer dillere çevrildi. Temalar"Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. Ben etle kemik nasıl biribirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum." Yaşar Kemal'in edebi çalışmalarında halka dönük bir düşünce hakim oldu ve bunu, bir yerde politik düşünce ile birleştirerek yürüttü. Yapıtlarında, halk şiirinde, epopelerde olduğu gibi insan değerlerinden kopmamaya çalıştı. Yaşar Kemal, siyasi görüşü ile sanatının paralel olduğunu, "halk ve doğa"ya inandığını, sanatının proletaryanın çıkarlarının emrinde olduğunu dile getirmiştir. EtkilendikleriYaşar Kemal hem Dünya edebiyatından hem Türk edebiyatından etkilenmiştir. Beşinci sınıftayken Alphonse Daudet'nin Le Petit Chose kitabı yazarın okuduğu ilk romandır, daha sonra Kerem ile Aslı'yı yedi yaşındayken okuduğu Don Kişot yazarı etkileyen ilk kitaptır. Romanı okuduktan sonra günlerce etkisinde kaldığını şu sözlerle belirtmiştir "Don Kişot'u okuyunca yeni bir dünya buldum. Günlerce etkisinde kaldım. Cervantes bütün insanlığımı, yüreğimde sakladığım birçok gizi açıklamıştı. Bir karanlığa gömülmüş, sonra da içimde bir yücelme olmuştu." Abidin Dino'dan alıp okuduğu Sait Faik Abasıyanık'ın Medarı Maişet Motoru'na "hayran" kalmıştır. On yedi yıl boyunca roman, sanat, sosyalizm tartıştığı Arif Dino ile şiir, edebiyat, resim konuştuğu Abidin Dino, yazarı etkilemişlerdir. Dilde ise Karacaoğlan'ın etkisinde "çok" kaldığını Dumas'nın Kamelyalı Kadın'ını defalarca okumuştur ve romanının sürükleyici olmasını kendi romanlarında temel ilke haline getirdiğini belirtmiştir. Bunların dışında Balzac, Dostoyevski, Gogol, Çehov, Köroğlu etkilendiği diğer yazar ve şairlerdir. Yazar, yazmaya başlamadan önce dilini canlı tutabilmek için Türk edebiyatından Nâzım Hikmet'i okumuştur Siyaset hayatı ve davaları17 yaşından ölümüne değin sosyalist politikanın içinde yer aldı. 1950'de komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklanıp Kozan Cezaevi'nde bir sene boyunca tutuldu ve 1951 yılında serbest bırakıldı. 1961 Anayasası'ndan sonra kurulan Türkiye İşçi Partisi'ne TİP 1962'de katıldı. Emekçi sınıfının tamamen yönetime gelmesini isteyen Kemal, TİP'te sekiz yıl çalıştı ve partinin yöneticilerinden birisi oldu. 1987'deki bir söyleşisinde Türkiye'de bir Marksist partiye ihtiyaç olduğunu belirtmiştir. Aynı söyleşideki "Nasıl bir sol modelden yanasınız?" sorusuna, şu cevabı vermiştir "Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık... Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Bu çağa gelinceye kadar kültürler birbirlerini beslemişlerdir, yok etmemişlerdir. Oysa çağımızda, kültürler kültürleri yok etmek için bilinçli olarak kullanılmışlardır emperyalistler tarafından. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım." TİP'ten ayrılan yazar, nedenini partinin niteliğini yitirmesine, bürokratların eline geçmesine ve emekçilerden kopmasına bağladı. Sovyetler Birliği çökmesinin, sosyalizmin de çökmesi değil, tam tersine dünya sosyalizminin zaferi olduğunu 1993'teki bir söyleşisinde dile getirmiştir. 4 Şubat 1974'te yetmiş şair ve yazarın ilk toplantısıyla Türkiye Yazarlar Sendikası kuruldu ve Yaşar Kemal, ilk toplantı sonucu "Kuruluş Kurulu" içinde yer aldı. Ayrıca genel kurulda Yaşar Kemal sendikanın genel başkanlığına getirildi. 1950'de Halide Edip Adıvar'ın öncülüğünde Türk PEN Kulübü kuruldu fakat kulüp, 12 Eylül 1980 askerî darbesi üzerine kapandı, 1989'da Yaşar Kemal'in öncülüğünde tekrar açıldı. Kemal, bu dönemde kulübün başkanlığına getirildi. Ocak 1995'te Alman Der Spiegel dergisinde Türkiye'de devletin Kürtlere yönelik yıllardır süren baskı politikasını, o günlerde tüm şidddetiyle süren savaşı anlatan "Yalanlar Seferi" başlıklı bir makalesi yayınlandı. Terörle Mücadele Yasası'na göre "bölücülük propagandası" yapmakla suçlanan Kemal'e Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde DGM dava açıldı. Kemal aslında makaleyi Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye başlıklı derleme kitap için yazmıştı. Kitap Şubat 1997'de yayımlandı ve raflara çıkışının ikinci gününde toplatıldı. 23 Ocak 1995'te yapılan ilk duruşmada aralarında Orhan Kemal, Demirtaş Ceyhun, Erdal Öz, Adalet Ağaoğlu'nun bulunduğu yüzlerce kişi Yaşar Kemal'e destek vermek için mahkemeye gitti. Yazar, 2 Aralık 1995'te beraat etti. Aynı yıl Index on Censorship dergisinde "The dark cloud over Turkey" tr. Türkiye Üzerinde Kara Bulutlar yazısı yayımlandı ve yazı, Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye içinde yer aldı. Bu yazısından ötürü 7 Mart 1996'da Türk Ceza Kanunu'nun 312. maddesine dayanılarak yargılandı ve yayıncıya 3 milyon 491 bin 666 TL para, Yaşar Kemal ise bir yıl sekiz ay hapis ile para cezası verildi ve ceza ertelendi. Makalenin halkı kin ve nefrete teşvik ettiği ileri sürülen karar 18 Ekim 1996'da da Yargıtay tarafından onandı. Bunun üzerine Yayınevi, kitabın toplatılmasıyla düşünce ve ifade özgürlüğünü garanti altına alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin AİHS 10. maddesinin ihlal edildiğini belirterek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'e AİHM başvurdu. Yaşar Kemal de kendi başvurusunda Türkiye'nin 10. maddenin yanında toplatma kararını mahkemeden önce almakla suçsuzluk ilkesini bozduğunu belirtti. Bu nedenle AİHS'nin 6 ve kanunsuz cezalandırmayı yasaklayan 7. maddelerinin de ihlal edildiğini vurguladı. AİHM, sözleşmenin 6 ve 7. maddelerine aykırılık iddialarını reddeden mahkeme, maddi tazminata yer olmadığını, 10. maddesinin ihlal edildiğine dair tespitin, yazarın manevi zararını gidermeye yeteceğine karar verdi. YAŞAR KEMAL'İN ÖDÜLLERİ Yaşar Kemal, Türkiye'den aldığı birçok ödülün yanı sıra Uluslararası Cino del Duca ödülü, Légion d'Honneur nişanı, Commandeur payesi, Fransız Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres nişanı, Premi Internacional Catalunya, Fransa Cumhuriyeti tarafından Légion d'Honneur Grand Officier rütbesi, Alman Kitapçılar Birliği Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü'nün de bulunduğu yirmiyi aşkın ödül, ikisi yurt dışında beşi Türkiye'de olmak üzere, yedi fahri doktorluk payesi almıştır. 1973'te Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterildi. Nobel'e aday gösterilen ilk Türk olan Kemal, verdiği bir röportajda "Ölene kadar da aday olacağım." dedi. EserleriAna madde Yaşar Kemal bibliyografyası ÖyküSarı Sıcak, İst. Varlık, 1952Bütün Hikâyeler, İst. Cem, 1975. Romanİnce Memed, I. Cilt, İst., 1955Teneke, İst. Varlık, 1955Orta Direk, İst. Remzi, 1960Yer Demir Gök Bakır, İst. Güven, 1963Ölmez Otu, İst. Ant, 1968İnce Memed, II. Cilt, İst., 1969Akçasazın Ağaları / Demirciler Çarşısı Cinayeti, İst. Cem, 1974Akçasazın Ağaları / Yusufcuk Yusuf, İst. Cem, 1975Yılanı Öldürseler, İst. Cem, 1976Al Gözüm Seyreyle Salih, İst. Cem, 1976Kuşlar da Gitti, uzun öykü İst. Milliyet, 1978Deniz Küstü, İst. Milliyet, 1978Yağmurcuk Kuşu / Kimsecik I, İst. Toros, 1980Hüyükteki Nar Ağacı, İst. Toros, 1982İnce Memed, III. Cilt, İst., 1984Kale Kapısı / Kimsecik II, İst. Toros, 1985İnce Memed, IV. Cilt, 1987Kanın Sesi / Kimsecik III, İst. Toros, 1991Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana / Bir Ada Hikayesi I, İst. Adam, 1997Karıncanın Su İçtiği / Bir Ada Hikayesi II, İst. Adam, 2002Tanyeri Horozları / Bir Ada Hikayesi III, İst. Adam, 2002Çıplak Deniz Çıplak Ada / Bir Ada Hikayesi IV, İst. YKY, 2012Tek Kanatlı Bir Kuş, İst. YKY, 2013. Çocuk RomanıFiller Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca, İst. Cem, 1977. ÇeviriAyışığı Kuyumcuları A. Vidalie; Thilda Kemal ile, İst. Adam, 1977. RöportajYanan Ormanlarda 50 Gün, İst. Türkiye Ormancılar Cemiyeti, 1955Çukurova Yana Yana, İst. Yeditepe, 1955Peri Bacaları, İst. Varlık, 1957Bu Diyar Baştan Başa, İst. Cem, 1971Bir Bulut Kaynıyor, İst. Cem, 1974Allahın Askerleri, İst. Milliyet, 1978Röportaj Yazarlığında 60 Yıl, İst. YKY, 2011Çocuklar İnsandır, İst. YKY, Adana Halkevi, 1943Taş Çatlasa, İst. Ataç, 1961Baldaki Tuz, 1959-74 gazete yazıları İst. Cem, 1974Gökyüzü Mavi Kaldı, halk edebiyatından seçmeler, S. Eyüboğlu ileAğacın Çürüğü Yazılar - Konuşmalar, der. Alpay Kabacalı İst. Milliyet, 1980Yayımlanmamış 10 Ağıt, İst. Anadolu Sanat, 1985Sarı Defterdekiler Folklor Derlemeleri, haz. Alpay Kabacalı İst. YKY, 1997Ustadır Arı, İst. Can, 1995Zulmün Artsın, İst. Can, 1995Binbir Çiçekli Bahçe, İst. YKY, romanÜç Anadolu Efsanesi, İst. Ararat, 1967Ağrıdağı Efsanesi, İst. Cem, 1970Binboğalar Efsanesi, İst. Cem, 1971Çakırcalı Efe, İst. Ararat, 1972. ŞiirBugünlere Bahar İndi, İst. YKY, 2010.

yasar kemal in cukurovali kahramani