Herşey, hususan zîhayat, gayet manidar bir kelime, bir mektup, bir kaside-i Rabbanîdir, bir ilanname-i İlahîdir. Umum zîşuurun mütalaasına mazhar olduktan ve hadsiz mütalaacılara manasını ifade ettikten sonra, lafzı ve hurufu hükmündeki suret-i cismaniyesi kaybolur. Bir sene kadar bu hikmet bana kâfi geldi. Doğumla koyulduğumuz yol her gün biraz daha tükeniyor. SORUNLU HALLER - 19/07/2018: SORUNLU HALLER: İTAATSİZLİK ERDEMDİR - 08/07/2018: İTAATSİZLİK ERDEMDİR: ALLAH'A ve RESULÜNE KARŞI SAVAŞ: FAİZ - 01/06/2018: Allah'a ve Resulü'ne Karşı Savaş; Faiz: DOSTLUK, "PEKİ" DEMEKLE KAİMDİR - 12/05/2018: DOSTLUK, "PEKİ" DEMEKLE HER ŞEY ZIDDIYLA KÂİMDİR. Bu âlemde her şey zıddıyla kâimdir. Muhabbetin zıddı da nefret olduğundan, Allâh’ın sevmediklerinden nefret etmek de, Allâh’ı sevmenin en tabiî ölçüsüdür. Îmânı seven, küfürden nefret eder; sevâbı ve hayrı seven, günahtan ve şerden nefret eder. yani besmele çekilir sonra FERDÜN, HAYYUN, KAYYUMUN, HAKEMUN, ADLUN, KUDDÛSUN."denir ve 1. ayet okunur bu sırayla 19 kere tekrarlanır.sonra tekrar besmele ,6 esma ve 2. ayet okunur.19 ayet bitene değin aynı şekilde okunur. 6 esma:FERDÜN, HAYYUN, KAYYUMUN, HAKEMUN, ADLUN, KUDDÛSUN." 1.Ayet: Seyec ‘alullahu ba’de ‘usru-y yusra” Her şey sevgi ile kaimdir. Bu mevzu üçü ulviyattan üçü süfliyattan olmak üzere altı noktada toplanır: 1- Cezbe ile, Allah-u Teâlâ'nın kalbe ilham etmesi ile, ruhuna aşk ve sevgi vermesi ile. 2- Nefsani, şeytani, cismani. Hakk'a ulaştıran çeşitli vasıtalar vardır. zW5tLyj. Şeytana da bazen bir avukat lazım! Bugüne kadar aba altından sopa gösterip şimdilerde herkese barış çiçekleri uzatanlar öyle aba altından falan değil doğrudan gösterilen sopa karşısında ne diyeceklerini şaşırdılar. Bu hafta sonu MHP'nin Bursa mitinginde kalabalık "Öl de ölelim, vur de vuralım!" diye slogan atınca MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de "Merak etmeyin. Onun da zamanı gelecektir!" dedi ve yine vurun abalıya dönemi başladı. Oysa her şey zıddıyla kaimdir! Kürt milliyetçiliği yoksa Türk milliyetçiği de olmaz. Biri ben buyum derse diğeri de ben de şuyum diyerek ortaya çıkar. "Çekilin ama silahları bırakmayın" buyuran cani mektubu ortadayken Sayın Bahçeli'yi ya da bir ülküye inanmış kişileri eleştirmek ne kadar doğru olabilir ki? Baştan söyleyeyim; Sayın Bahçeli neyi kast etti bilmiyorum Aslında biliyorum da ona yakıştıramıyorum. Ama benim anladığım kadarı ile çok da yanlış bir şey söylemiş durumda değil. Neden mi? Nedenini söylemeden önce bir tespit daha yapmak lazım. Sayın Bahçeli, "Merak etmeyin. Onun da zamanı gelecektir!" demek yerine "İnşallah hiçbir zaman ihtiyaç olmaz!" deseydi daha güzel olurdu. Daha şık olurdu. Nedeni ise çok basit; geçmişinden ders almayan milletler yok olmaya mahkumdur. Her şey zıddıyla kaimdir! Benim anladığım; eğer bu ülke bir gün bölünme gibi bir tehlikeyle karşı karşıya kalırsa nasıl ayrılıkçı terör bugün teveccüh görüyorsa o gün de bölünme karşıtı eylemler teveccüh görecektir! Tabii bu bakış açısıyla ilgili bir şey. Bugün "müzakere" edilenlerin ayrılıkçı terör örgütü olduğunu kabul edersek -ki MHP ve Sayın Bahçeli bunu böyle görüyor- ilgili yaklaşım doğrudur; bir gün bu ülkeyi sevenler o bölgeden de ülkelerinden de ayrılmak istemezlerse çatışma kaçınılmaz olacaktır. Bu çatışmanın ilk kurşunu da asla bölgedeki masum halk ya da ülkücüler tarafından atılmayacaktır. Ancak bu ülke savunulmak zorunda kalınırsa... Diğer taraftan eğer bugün müzakere edilenler Kürtlerin temsilcileriyse -ki buna ne ben inanıyorum ne de inanan bir başkası olduğunu düşünüyorum- o halde ülkücülerin bu yaklaşımı inanılmaz derecede yanlış olur. Ne de olsa burada amaç bir şekilde akan kanı durdurmak. Yeni kan davaları başlatmak asla doğru bir şey olamaz. Ancak o bölgede yaşana gelmiş kötü olayların tamamını devlete ve Türk milleti diye ayrıştırdıkları bir halka mal eden yaklaşımlar da karşısında zıddını mutlaka bulacaktır. Aşırı uçlar ancak birbirlerinin varlığında hayat bulurlar. Süreç denilen şu son zamanlarda yaşadıklarımız eğer akan masum kanını durduracaksa sonuna kadar desteklerim. Ancak bu masum kanına teröristler dahil değil! Olamaz! Çünkü bir terörist amacı ne olursa olsun hedef gözetmeksizin vurur. Öyle uzak geçmişe gitmeye gerek yok! Daha yeni ellerinde aylardır esir tuttukları sivilleri bıraktı bu caniler. Aynı .okun farklı rengi bir örgüt geçen hafta gitti adalet bakanlığı lojmanına bomba attı. Bir lojman da kimler yaşar? Sadece o kurumda çalışanlar mı? Peki ya aileleri, çocukları... Teröristler masum kavramı içine hiçbir zaman sığmaz. İşte bir gün -inşallah hiçbir zaman ihtiyaç olmaz- yeniden bu teröristlere karşı insanımızı savunmak zorunda kalırsak ülkücüler de Sayın Devlet Bahçeli de haklı olur. Devrin adamları o zaman da karşı tarafı abalı yerine koyacaklar. İşte bundan hiç şüphem yok... Gönül ister ki teröristler bu ülkeden defolup -pardon gönül rahatlığı içinde- gitsinler. Bir daha da dönmesinler. Bölge huzur ve refaha kavuşsun. Hasta olan bir uzvumuz gibi tüm vücudu hasta eden bu hastalıktan kurtulalım. Ama diğer yönden de biraz hastalıklı gibi dursa dahi her görüşe açık olalım. Kimseyi öldürmeyelim, kimse için yaşamayı göze almadan ölümü göze almayalım. Ama her şeyin zıddıyla kaim olduğu bu dünyada zıddının geçmişte uyguladığı şiddeti bilen, yaşayan ve hatırlayan bir bilinç olarak geleceğe dair savunma anlamı taşıyan görüşleri de hemen mahkum etmeyelim. Unutmayalım elimizi uzattığımız kişiler -insanlar diye bilmeyi çok isterdim- hangi amaç için olursa olsun terör eylemleri planlamış, uygulamış ve sayısız masum insanın hakkına geçmişte tecavüz etmiştir. Affetmek ya da müsamaha göstermek unutmak fiilini içinde barındırmaz. Acımız varsa belki CHP gibi suskunluğu ya da MHP gibi yüksek perdeden konuşmayı tercih edebiliriz. Bugüne kadar cani sıfatıyla nitelediğimiz terörist elebaşı bu memlekette konuşabiliyorsa bırakınız beğenmeseniz dahi başkaları da konuşabilsin! Çözdüğümüz şey terör belasıysa barış için bir müddet susabiliriz. Ama bu, öfkeleri kemiklerine dayanmış bıçaktan gelenleri linç etmekten geçmez. Bir tarafa sözde sahip olmadıkları özgürlük ve hakları verirken diğer tarafın bu haklarını ellerinden alamayız. Not Hiçbir şart ve ortamda terörist başının mahkumiyetten kurtulması söz konusu olamaz. Bu durumda o caninin yaşam hakkını kimse kutsal ilan etmesin. Her zaman dile getirdiğim gibi kısas da af hakkı sadece hak sahibine aittir. Bir hak sahibi dışarı çıkartılmış zalimden hakkını almaya kalkarsa kimse serzenişte bulunamaz. Devlet haklıya hakkını teslim etmekle görevlidir. Not Bugün adam yerine konulup konuşturulanlar, dünün teröristlerle kucaklaşıp, iş birlikçi ilan edilenleri, ya da halkın karşısında kravat takmayan, bunu da düzene baş kaldırmak olarak yorumladığını söyleyen ama terörist başının karşısına utanmasa "smokinle" ya da "frakla" çıkacak olan gavatın Sayın Bahçeli'ye laf söylemeye hakkı yoktur. Not Bir önceki günlük yazısında şiddet sarmalını kırmaktan bahseden kişi ile bu yorumu yazan kişi aynı kişidir. Şöyle ki; Bakara Suresi 178. Ayet "Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi öldürülenin vârisi, velisi tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır." ve 179. Ayette "Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki bu hükme uyarak korunursunuz." bildirilenlerin ışığında şiddete karşıdır. değişik bir izahat psikolojisi... daha doğrusu felsefe...her şey kimliğini tamamen zıddında bulur der filozof kardeşler..siyah, siyahlığını beyaz olmadan bilemez..gece, geceliğini gündüz bitmeden giyemez..vesaire vesaire..hak vermiyorum da değil bu düşünceye... dusununce gercekten de hak verdigim dusunce. mesela disiler olmasaydi erkek kavramina ve hatta erkeklik muessesesine ne gerek kalirdi seklinde bir ornek de aciklayici olur sanirim. "without contraries, there is no progression "der william de aynı olayı diyalektik yöntemde yakalamıştır hersey karsitiyla vardir tamamen bir kisim insana hitap eder. gene bazi insanlarin inanip inanmamasiyla alakalidir. dusununce herseyin icice oldugunu, tersinin olmayan birseyin varoldugunu gormek pek mumkun degildir. gene ayni sekilde bazi insanlar ota boka inanirken, bazi insanlar ise kanitlanmis bazi seylere bile inanmak istemezler ve inanmamakta diretirler. ornek vermekten daha otede, gozleme dayanan bir takim yorumlardir. herkes ayni dusuncede olmadigi gibi herkes buna inanmak zorunlulugunda da degildir. farkli goruslerin olması da bir nevi yingsiz bir ans dusunulemezdir. yaratılışın bütününü oluşturan tanımlama. yaşamı yaşam yapanın farklılıklar olduğunu ve bu farklılıkların da birbirinden bağımsız değişkenlerin yanısıra birbirine karşıt değişkenler ile daha çok kombinasyon oluşturması üzerine yaşamı yaşanır kılacağını belirten düşünce. gerçekliğin içinde zihnimizin onun bir gerçeklik olduğunu anlamamızı sağlayan içinde gizli kalmış sırrı. neyin ne olduğunun farkına varmanın en iyi tanımı. var olan her madde için bir de anti madde vardır gerçeğiyle onaylanabilecek, desteklenebilecek yargı. varolu$ sahnesinde yer alan her$eyin anlam ve önemine vakıf olmanın ancak ve ancak zittininda bilinmesi ile mümkün olacagini ifade etmeye çalı$an özlü söz. hersey bir seye karsi oldugu icin yasar. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. İnsan, doğuştan muhtaç yaratılmıştır, hem de yaratılmışların en muhtacıdır. Ve üstelik bu ihtiyaçlarının bir kısmını hayati olanları karşılayamadığı takdirde için de çalışmak zorundadır. Hazırda bulsa dahi, bunları tüketirken bile belli bir gayreti sarf etmesi ruh ve maddeden yaratılmıştır; yaratılışında ruh asıldır sınırsızdır, ete kemiğe bürünen maddesi ise dünya şartlarına göre dizayn edilmiştir. Yani sınırlı ve ölümlüdür. Dolayısıyla insanın manası ruhu maddesinden daha baskındır, zira asıl cevher olan ruhtur ve manevi latifesi olan kalp de tıpkı beden gibi gıdayla manevi yaşar, gıdasız kalınca da itibarıyla, insanın eşref-i mahluk olması en üstün yaratılan, ihtiyaçlarının çok fazla üstün, en yetkin ve en yoksun! İslam büyükleri; Biz Rabb’imizi zıtları bir arada yaratmakta bulduk’ diye boşuna dememişler.Elbette her şey, zıddıyla kaimdir ve üstelik tüm zıtlıklar birbirine ne güzel ifade etmiş Zıtlar arası ahenk, af ve günah yarışta;Bütün zıtlar kavgada, bütün zıtlar barışta...’ N. FazılYeri gelmişken şu menkıbeyi yazmakta fayda var Sümbül Sinan Efendi bir gün, öğrencilerine sorar Cenab-ı Hak bu kâinatın idaresini size vermiş olsaydı ne yapardınız? Onlar da düşünüp farklı farklı görüşlerini dillendirdiler. Bütün kötülükleri yok ederdim’; Tüm asileri cezalandırırdım’; Tüm hastalıkları ortadan kaldırırdım’... biri, başını önüne eğmiş, yalnızca susup oturuyordu. Bu durum, Sinan Efendi’nin dikkatini çekti, direkt olarak ona sordu Evladım! Ya sen ne yapardın?’Yüzü kızaran genç, büyük bir mahcubiyet içinde Efendim; bu kâinatın idaresinde bir noksanlık mı var ki, ben farklı bir şey yapabileyim? Kâinattaki bu ilahi düzen kusursuz bir şekilde işlerken ben, aciz, sınırlı aklımla, şunu, şöyle yaparım diyebilir miyim? Ne haddime!’ memnun kalan Hoca, talebesi Musa Muslihiddin’e; ismini unutturacak olan ve onun, Merkez Efendi’ ismiyle anılıp hürmet görmesine ve asırlarca hayırla yâd edilmesine işaret eden şu tespiti yaparİŞTE ŞİMDİ İŞ, MERKEZİNİ BULDU!İnsan, yaratılışı itibarıyla küçük kâinattır, tüm evrenin özetidir, kanatlı kuş olan insanın mutlu olabilmesi, maddesiyle olduğu kadar, manasını kalbini, ruhunu da doyurmasıyla, tatmin etmesiyle günümüz insanına baktığımızda, maddesiyle alabildiğine doyup oburlaşan obez, manasıyla ise büsbütün aç kalan tek kanatlı bir kuşu yapsak, ne etsek, bu kuşu uçuramayız; onu mutlu insan, dünyanın bütününe sahip olsa da manen ölü canlar dünyasında herkes, birbirinin hakkına musallattır. Daha iri olanlar, küçük olanları altta kalanın canı olarak tok olabilmenin yegâne ilacı ise kendisini yaratanı hatırlaması ve onu yâd etmesidir. Zira kalpler ancak Yaradan’ın hatırlanması ve anılmasıyla huzura günlük dünya hayatı için; dünyaları imar ve keşfeden, koşup didinen, çabalayan; sonra da tüm yaptıklarını bir çırpıda tüketen, yakıp yıkan, tarumar eden insan; sonu olmayan gerçek hayat için ne yaptı?Cennetini veya cehennemini oraya götürürken sırtına yüklendiği yüküne dönüp baktı mı?...Ben neyim ve bu hal neyin nesi? Yetiş yetiş ey sonsuz varlık muhasebesi!’ diyebildi mi? Ruh eşleri kaderinde birlikte olmak olan iki ruhtur, ikiz alevlerin ise ikiye bölünmüş aynı ruh olduğu düşünülür. Ruh eşleri doğal olarak uyumludur ve genellikle birbirlerine mükemmel şekilde 1, 2021İçindekiler1 İkiz ruhlar ayrılırsa ne olur?2 İkiz ruhlar nasıl karşılaşır?3 İkiz alevler ayrılır mı?4 İkiz ruh eş ruh nedir?5 İkiz ruhlar kavusur mu?6 İkiz alevler birbirine benzer mi?7 İkiz ruh olduğunu nasıl anlarız?8 Herkesin ikiz Alevi var mı?İkiz ruhlar ayrılırsa ne olur?İkiz ruhlar ayrılık sonrası fiziksel ve ruhsal olarak çok sıkıntılı bir dönem geçirirler. Uzun süre ruhsal felç olma durumu yaşarlar ki ruhlarının ikizini kaybetmenin acısı dayanılacak gibi ruhlar nasıl karşılaşır?İkiz ruhların karşılaşmalarındaki ana sebep; yeniden androjen tam ve bütün olmak üzere yükselirken içinizdeki karşıt kutupları enerji olarak kaynaştırmaya yardımcı olmaktır. İkiz ruh ilişkileri Evrendeki her şey ile aynı enerjik ritme sahiptir. Yani, genişler ve alevler ayrılır mı?İkiz alevler bazen basitçe ayrılır. Bu, birkaç nedenden kaynaklanabilir. Örneğin, hayatınızın farklı aşamalarında olabilirsiniz. Biriniz bir aile kurmaya hazır olabilirken, diğeri bunu düşünmeyebilir ruh eş ruh nedir?İkiz ruhlar aynı özden gelen, fiziksel bedenlerini alabilmek için iki ayrı enerjiye ayrılmak zorunda kalan ruhlardır. Kendine ait özün bir parçası oldukları için aralarındaki çok güçlü çekim, eninde sonunda onları karşılaştırır. Bu karşılaşma çok acı dolu ve tehlikeli ruhlar kavusur mu?İkiz ruhlar için kavuşma enerjisi 2022 – 2024 yılları arasında alevler birbirine benzer mi?İkiz alevler her zaman birbirine benzemez. Doğru olan, ikiz alevlerin zaman geçtikçe ve enerjilerini paylaştıkça, birbirine daha çok benzemesidir. Hepsinin sonunda, ikiz alevler onları içine alan ve kelimenin tam anlamıyla bir olan haline dönüşüyor – ki bu da her şeyin olabileceği kadar ruh olduğunu nasıl anlarız?Farklılıklara ve fikirlere saygı duyarsınız. Bazen ruh ikizleri birbirinden tamamen zıt kişiler olabilir. Bu her ne kadar zaman zaman zorlayıcı olsa da ruh ikizi olan kişiler karşısındakinin onu tamamladığını bilir ve farklılıklara saygı ikiz Alevi var mı?Herkesin İkiz Alevi olmaz. Sadece beşinci boyutta belirli bilinç seviye veya yüksek frekansa ulaşan kişilerin vardır. Previous PostHer şey zıddıyla kaimdir hangi ayet?Next Post Hayvanların en belirgin özelliği nedir? Kerim Baydak kbaydak61-artan 05 Aralık 2013, 1229 883 kez okundu.  Hayatımızda mevcut her şeyin muhakkak bir zıddı vardır. Zıddı olmayan hiç bir şey yoktur. İyi, kötü zıddı olan her şeyi, bize bahşedilen akıl ve ferasetle ayırabiliyoruz. Yaşamda, bizleri biz eden bu unsurlarla; ya iyi oluyoruz ya da kötü oluyoruz. Herkes iyi olmak ister, kimse kötü olmak istemez ve kötülüğü tasvip etmez. Ancak, idrak etme ve yorumlama kabiliyetimiz gereğince, iyiye kötüye karar veriyoruz. Verdiğimiz bu kararlar, yaşantımızı, kişiliğimizi ve karakterimizi doğal olarak etkilemektedir. Yaşadığım çevre, yetiştiğimiz aile, büyüdüğümüz ortam... Sosyal çevremiz bizleri seçimler yapmaya zorlamaktadır Ya iyi olmaya veya kötü olmaya zorlamaktadır. Düşünün toplumda birileri size kötü dediği zaman, ne kadar huzursuz ve mutsuz olursunuz. Bir de insanların size farklı baktığını düşünün. Kendinizi ne kadar yalnızlaşmış, ötekileştirilmiş gibi hissedersiniz değil mi? Tam tersi olarak, iyi dendiğini bir de düşünün! Ne kadar mutlu, huzurlu olursunuz değil mi? Dünyalar sizin olur, âdete hafifleşerek, havalara uçarsınız. “İyi ki kötü ve kötülük vardır” derseniz, yoksa nasıl iyi olabilirsiniz değil mi? Evet, her şey karşıtıyla vardır. Tamamen bazı insanlara hitap eder. Aynı zamanda, tamamen insanın inanıp inanmamasıyla da alakalı bir durumdur. Bazıları kötü olana inanıp, onunla iktifa ederken, Bazıları tam tersine, iyiye, iyiliğe inanarak, hayatlarını idame ederler. İnanmışlığın gereği olarak, yaşamı yaşam yapan farklılıklar olduğunu, Bu farklılıkların birbirinden bağımsız olarak, değişkenlik meydana getirdiğini, Farklı kombinezonlar üzerinde, yaşamı yaşanır bir hale getirdiğini, Gerçekçi bir yaklaşımla, zihnimizin de bunu anlamamıza yardımcı olduğunu bilmeliyiz. Birbirine tezatmış gibi görünen birçok hadise, aslında birbirini tamamlar. Kâinat da zıtlıklar içinde var olmuştur. Gerçekler bu zıtlıklar içerisinde zuhur etmiştir. Zıtlığıyla hayatımıza müdahale edilen her durumda, iyiliğin ve doğruluğun kıymeti anlaşılır. Geceyle gündüzün farkını, kıymetini, hayr ile şerrin sonuçlarını, kadın, erkeğin farkını, iyilikle kötülüğün sebep olduklarını, yoklukla varlık farkını, fanilik, bakilik, hastalık ve sağlık, sıhhat… Birçok konuda, zıtlıklar olduğunun farkına varırız. Biri olmazsa, diğerinin kıymetini bilmeyiz, umursamayız. Bu farklılıklarda, yüce yaratanın bizler için ibret verici, intizam ve hikmetleri vardır. Zıtlıklar içerisinde doğruyu bulmak, iyi olmak, herhalde alınacak en güzel tat ve lezzet olsa gerek. Bazı şeyler olmazsa, bazı şeylerin kıymetini belki de bilemeyeceğiz. Her hayat sahibi, tamamen zıtlıklar içerisinde dönüp durmaktadır. Veysel Karani’nin dediği gibi; “Hakk’ın rızası zıtlıklardadır.” Hiçbir şey boş, lüzumsuz yaratılmamıştır. İnsan şuuru, idraki, zıtlıkları görebilecek şekilde yaratılmıştır. Gerçek ve hakikat zıtlıklarda tezahür etmektedir. Önemli olan zıtlıklar içerisinde sırlar görmek ve bu sırları lâyıkıyla yaşamak. Unutmayalım ki, her şey zıddıyla kaimdir ve kıymetlidir. Kbaydak61-artan Yorum Gönder 0 Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.× Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir. Üye Girişi

her şey zıddıyla kaimdir ayet