Ağaçlainsanın sevgisi, sevdası, öyküsü çoktur. Aşağıda birbiriyle ilgisiz iki ağaç öyküsü. Yıllar önce rahmetli Büyükelçi Vahit Halefoğlu anlatmıştı
DEFNEAĞACININ HİKAYESİ Bir mite ( efsane ) göre; Daphne ( defne ), doğaya ve özgürlüğe aşık bir peri kızıdır. Güneş tanrısı da olan Apollon bir gün ormanda gezerken Daphne'yi görür ve aşık olur. Atatürk'ün Ağaç Sevgisi (1) Atatürk'ün Ağaç Sevgisi ( İğde Ağacı ) (1) Ateş çiçeği (1) Atropa belladonna (1
KuşAğacı Bilir misiniz,doğanın da bir saati vardır. Bu saat,her canlı için özel çalışır ve o canlının yaşamı için çok önemlidir. Çiçekler açacakları zamanı,ağa Bir Şampiyonluk Öyküsü. Zehra Ünüvar. Bilgi Yayınevi. 30,00 TL 22,50 TL. Sepete Ekle % 25. Yaprakta Sevgi Büyütmek. Atatürk'ün Hayvan
TEMA2 ATATÜRK. ATATÜRK’ÜN YAŞAM ÖYKÜSÜ ATATÜRK’ÜN DOĞA SEVGİSİ 29 EKİM Serbest Okuma Metni: GÖZÜM ARKADA KALMAYACAK Serbest Okuma Metni: CUMHURİYET. TEMA 3 HAYAL GÜCÜ. RÜYA BAHÇESİ MASAL ÇOCUK RENGİNİ ARAYAN TOP Serbest Okuma Metni: GÖKKUŞAĞINDAN BİR DÜNYA Serbest Okuma Metni: AYÇİÇEĞİ. TEMA
Videonunhikayesi ise şöyle açıklanmış: 2006 yılından bu yana her yıl 10 Kasım iletişimi ile Atatürk’ü anarken fikirlerini hatırlatan ve Cumhuriyet değerlerinin altını çizen Koç Holding, bu yıl Yalova’daki “Yürüyen Köşk”ün gerçek hikâyesini milyonlarla buluşturdu.
TFne. Kurgu Kuşağında öğrencilere anlatılan güzel hikayelerden bir tanesidir. Öğrencilerin yaratıcılıklarını geliştirme açısından önemlidir ki halihazırda klavuz kitabımızda bile bulunmaktadır... Atatürk ve 'Yürüyen Köşk'ü Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, tarımda modern teknikleri kullanılması, çevre üreticilere örnek olması ve onların nitelikli fidan, fide, damızlık ihtiyaçlarının karşılanması için kişisel mülki olan Yalova’nın doğusundaki Millet Çiftliği’ni bu amaca uygun olarak düzenletmiştir. Çiftlik içinde, deniz kıyısında, ikameti için 1929 yılında bir çınarın yanında iki katlı mütevazi bir köşk yapılmıştır. Yalova Benim Kentim’ diyen Atatürk Yalova ile yakından ilgilenmiştir. Yalova’ya 1936 yılındaki gelişinde Millet Çiftliği’ndeki köşkün pencerelerini zarar vereceği için yanındaki çınarın dalını kesileceğini öğrenir. Ağacın bir dalının bile kesilmesini istemeyen Atatürk köşkün ağaçtan uzaklaştırılmasını ister. Görev İstanbul Belediyesi Fen İşleri Yollar-Köprüler Şubesi’ne verilir. Sorumlu baş mühendis Ali Nuri ALNAR binanın temellerini açtırır. Temellerin altına zor ve çok yavaş ta olsa raylar döşenir. Bina rayların üzerinde doğuya doğru 4 m kaydırılır. 11 Ağustos 1936 günü yapılan bu işlemi yanında bulunan kız kardeşi Makbule ATADAN Hanım, Affet İNAN Hanım, Yunus Nadi ABALIOĞLU, Muhafız K. İsmail Hakkı TEKÇE, Yaver Nasuhi Bey ve diğer ilgililerle baştan sona izler. Atatürk 11 Haziran 1937’de şahsına ait bütün taşınamaz mallar gibi bu Köşkü de Türk Milletine bağışlar. Diğer tüm köşkler gibi Yürüyen Köşk’de halen müze olarak korunmaktadır. Atatürk’ün bir dalının bile kesilmesini istemediği Ulu Çınar ve yanındaki köşk, ağaç sevgisi ve çevre bilincinin de bir anıtı olarak ziyaretçilerini beklemektedir. Yürüyen Köşk Atatürk bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’ arazisi içindedir ve Enstitü Atatürk’ün 1920'li yıllarda gösterdiği Türk Tarımın ileri tekniklerle donatılması amacı doğrultusunda bilim, hizmet ve nitelikli materyal üretim amaçlı hizmetlerini sürdürmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’mizin kurucusu, bağımsızlığımızın baş mimarı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 83. yılında saygı, minnet ve özlemle anıyoruz. Koç Holding’in bu yıl Ulu Önder Atatürk’ü Yalova’daki “Yürüyen Köşk’ün” hikâyesini anlatarak andığı videoyu siz Marmarisliler için paylaşıyoruz. Videonun hikayesi ise şöyle açıklanmış 2006 yılından bu yana her yıl 10 Kasım iletişimi ile Atatürk’ü anarken fikirlerini hatırlatan ve Cumhuriyet değerlerinin altını çizen Koç Holding, bu yıl Yalova’daki “Yürüyen Köşk”ün gerçek hikâyesini milyonlarla buluşturdu. Atatürk’ün talimatıyla ulu bir çınar ağacının dallarının kesilmemesi için koca bir köşkün yerinin değiştirildiğini anlatan bu gerçek hikâyeden ilham alınan filmde bahçıvan ve şoför arasında kurgulanan diyalog şu şekilde gelişiyor “Geçen gün buradaydı. Şu çınar ağacını kesecekken gördü beni. Kızdı da. Paşam, bu ağaç çok büyüdü, köşke de zarar vermeye başladı. O yüzden kesmek lazım’ dedim ama… Sen hayatında hiç böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki onu kesmek istiyorsun! Ağaç kalsın, köşkü öte yana taşıyalım’ dedi. Ardından şoför şu sözleri söyler “Memlekete nefes olursan, memleketin nefesini de korursun elbet.” Film, Nazım Hikmet’in “Davet” isimli şiirinin sonundaki şu dizeler ile son buluyor “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür. Ve bir orman gibi kardeşçesine.” Yalova Yürüyen Köşk Yürüyen Köşk Yalova Atatürk Yürüyen Köşk Yürüyen Köşk Atatürk
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir. Halkın günümüzde "Yürüyen Köşk" olarak isimlendirdiği köşk Yalova'dadır. Deniz kenarında, 13 Eylül 1929 tarihinde Atatürk'ün yazlık köşklü olarak inşa edilmiştir. Atatürk, 1936 yılında gittiği yazlık köşkün bahçesinde ağacın dalını kesmeye çalışan bir bahçıvanla karşılaşır, hemen durdurur ve kesimin nedenini öğrenmek ister. Bahçıvanın gerekçesi ağacın gelişip uzayarak köşkün duvarlarına dayandığıdır. Dallar yapının penceresinden içeriye girmeye başlamıştır. Ağacın dalının kesilmesine razı olmayan Atatürk ağacın dalının kesilmemesini binanın uzaklaştırılmasını emreder. "Ağaç 0kesilmeyecek, köşk kaydırılacak" der. Verilen emir üzerine, 8 Ağustos 1936 tarihinde, önce bina çevresindeki toprak, büyük bir dikkatle kazılıp yapının temel seviyesine inilir. İstanbul'dan getirilen tramvay rayları döşenir. Bina yapı altına sokulan raylar üzerine oturtturulur. Bir yaz günü Atatürk ile birlikte, kardeşi Makbule Hanım ve Yunus Nadi ile görevlilerin hazır bulunduğu 10 Ağustos 1936 günü bina m kaydırılarak çınardan uzaklaştırılır ve çınarı dalı kesilmekten kurtarılır. Günümüzde, Atatürk'ün kullandığı son derece mütevazi oda takımları ile çınarın gölgesinde oturulmakta ve bina müze olarak kullanılmaktadır.
ATATÜRK “Bir köşk için bir ağacı feda edemem”Atatürk’ün Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde görev yaparken karşılaştığı doğa fakirliğine, yeşil örtü yokluğuna doğa sevgisi yüzünden isyan ettiğini düşünmek yanlış olmaz. O büyük insan, eline geçen ilk imkanda ülkenin bu ana meselesine de yönelmiş ve ilk iş olarak, Anadolu bozkırının ortasında, tam bir bozkır kendi olan Ankara’nın doğasına hayat vermeye girişmiş, yalnız Ankara’da değil, tüm yurt sathında da tarım ve ormancılığın geliştirilmesi için hayatı boyunca uğraş hayatından derlediğimiz ve tüm insanlara örnek olması gerektiğine inandığımız ağaç ve doğasevgisi ile ilgili anıları ilgi ile okuyacağınıza inanıyoruz...“BİR KÖŞK İÇİN BİR AĞACI FEDA EDEMEM”Atatürk’ün sağlık nedeniyle Yalova’daki köşkte kaldığı yıllarda buraya görevli ya da konuk olarak gelip gidenler artmıştı. Üstelik, köşkün bütün gereksinimleri İstanbul’dan ile Atatürk’ün çiftliği ve termal tesislerine giden karayolu arasında bir bağlantı istasyonu görevi görsün diye bir binanın yapımına girişildi. Vapur bekleyenler ya da vapurdan inenler burada dinlenebileceklerdi. Ayrıca Atatürk’ün deniz kıyısına indiğinde soluklanacağı bir yer olarak düşünülmüştü. Bu bina iki katlı ahşap bir köşk olarak tasarlandı. Yetkililer, Atatürk’ün doğa sevgisini bildikleri için asırlık bir ağacın altına yaptırdılar. Ne var ki, ağacın o kadar yakınına sokulmuşlardıki, bina yükselince koca koca dallar arasında kalıverdi. Asırlık ağaç yeni sürgünler verip yapraklanınca köşkü tehdit eder oldu. Bu durum karşısında akla gelen ilk şey ağacı kesmek oldu. Ancak Atatürk’e danışmadan bu işe cesaret edemediler. Atatürk, “Bir köşk için bir ağacı feda edemem.” dedi. İstanbul’dan, Tramvay şirketinden mühendis ve teknisyenler getirtti. Bina “caraskal” ile askıya alındı. Altına raylardöşendi. Ağır ağır kaydırılarak ağaçtan uzaklaştırıldı. Bütün bu işler olurken Atatürk olan biteni dikkatle izledi ve oradan fazlaca durulmamış, yeterince değerlendirilememiş bu olayın öyküsünü, bir iki kaynakta Yalova çiftliği içindeki bir köşkte olmuş gibi anlatıldığını gördük. Ancak elde ettiğimiz ve burada yayımlamakta olduğumuz fotoğraflar, olayın deniz kıyısında olduğunu açıkça kanıtlamaktadır.***ANKARA’NIN TOPRAĞINDAKİ ZAFERLERKurtuluş Savaşı sürecinde birgün, Atatürk, Ankara karargâhında, yemek yedikleri masanın üstünü çok çıplak bulmuştu. “Şöyle bir iki çiçek yok mu, ıslatıp masaya koysanız!” zamanlar Ankara’da Mustafa Kemal Paşa’nın masasını bile süsleyecek bir demet çiçek sonraları Çankaya’ya yerleştiği zaman, Paşa bahçesinde çiçek yetiştirmeye başladı. Gazi, Mayıs 1922’de Ankara’ya gelen Moskova Sefiri Ali Fuat Cebesoy’u, Çankaya’da çiçek tarlalarının arasında kabul etti. Silah arkadaşlarından biri, ötekine, Moskova izlenimlerini anlatıyor, ondan da Sakarya zaferinin ayrıntılarını bir ara, tarlalarda filizlenen çiçek fidanlarını gösterdi “Bakınız Ali Fuad Paşa” dedi. “Bunlar da, bizim Ankara toprağı üzerinde kazandığımız zaferler...”***“KİMSE ÇİÇEK ALMAZSA BEN ALIRIM”Cumhuriyetin ilanı günlerinde İstanbul’un ünlü çiçekçisi Yorgo Sabuncakis, Şehremini Nevzat Bey tarafından adeta apar-topar Ankara’ya getirildi, Gazi’nin huzuruna çıkartıldı. Gazi, Sabuncakis’ten Ankara’da bir hafta içinde bir çiçekçi dükkânı açmasını istedi. Sabuncakis için böyle bir iş yeri açmak o kadar zor değildi. Henüz bir sosyetesi gelişmemiş, kocaman bir yangın yeri olan kasaba kılıklı bu Anadolu kentinde çiçeği kime satabilirdi? Ankara’da o tarihlerde doğru dürüst bir manav bile yoktu. İstanbul’ da da kurumlaşmış tek çiçekçi kendisiydi. Bu kaygısını açıkça dile ona “Kime çiçek satacağını soruyorsan, bana tabii...” diye karşılık verdi. “Kimse çiçek almazsa, hepsini ben alırım.”Yeni başkentin yeni sosyetesi kısa zamanda çiçek alıp, çiçek armağan etmeye, törenlere çiçekler göndermeye o zamanlar adı Taşhan olan Ulus meydanına bakan Millet Bahçesi köşesinde bir yer verildi ve Ankara’nın ilk çiçekçi dükkânı, Cumhuriyetle hemen hemen yaşıt olarak orada açıldı. Yeni başkentin yeni sosyetesi kısa zamanda çiçek alıp, çiçek armağan etmeye, törenlere çiçekler göndermeye alıştı.***“SEN HİÇ ÖMRÜNDE BÖYLE BİR AĞAÇYETİŞTİRDİN Mİ?”Gazi, Latife Hanım’la evlendiktensonra, Çankaya’daki bağ evi onarılarak büyütülmüştü. Bu arada köşkün bahçesini yeniden düzenlemek üzere İzmir’den bir bahçe uzmanı da getirilmişti. Bahçe uzmanı Bir anlatışa göre bu kişi Bahçe Mimarı Mevlüt Baysal’dı birkaç gün bahçeyi inceledi, bir takım planlar tasarladıklarını Gazi’ye sunma sırası geldi. Bahçeyi birlikte gezerlerken, nerelerde neler yapılması gerektiğini anlatıyor, Gazi de dikkatle onu dinliyordu. İrikıyım bir kayın ya da karakavak ağacının önüne geldiklerinde konuk uzman“Bu ağacı da keseceğiz Gazi Hazretleri” dedi. “Çünkü yolu engelliyor.”Atatürk birden durdu. Kızdığı, gerilen yüzünden ve çakmak gibi yanan gözlerinden belli oluyordu.“Vay beyim vay” dedi. “Ömründe böyle bir ağaç yetiştirmişliğin var mı ki fütursuzca Keselim’ diyorsun?”Adamcağızı bir daha Gazi’nin huzuruna çıkarmadılar. Geldiği yere, İzmir’e geri gönderdiler. Atatürk Orman Çiftliği’ni kurmak üzere arazi satın alırken uzmanlar, “Bu toprakta tarım yapılmaz, ağaç yetiştirilmez” raporu veriyorlardı. O, “Demek ki seçimimiz yerinde. Olmayacak denilen yerde olabileceği gösterebilmek için iyi yer seçmişiz.” diyordu.***“AH BE KEMAL SEN ZİRAAT Mİ OKUDUN!”İlk yıllarında, Gazi Çiftliği’nin işleri o kadar iyi gitmiyordu. Bir yıldönümü akşamı, küçük çiftlik köşkünün havuzunun başındaydı. Gazi’yi bir sürpriz bekliyordu. Çiftlik Müdürü Tahsin Bey, fıskiye altlarına renkli ampuller yerleştirmiş, birden akşam karanlığında sular çeşitli renklerde kesik kesik fışkırıp dökülmeye başlamışlardı. Oysa Gazi o sırada hayli üzüntülüydü. Üzüntüsü bir yılın hesaplarının zararla kapanmış olmasını o gün öğrenmiş olmasından ileri suları öyle görünce acı acı güldü.“Ah be Kemal” dedi. “Sen ziraat mı okudun? Baban da çiftçi miydi sanki? Bilmediği işe girip de kaybedene işte böyle, sular bile güler...”İlk yılın zararı önemli değildi. Çiftlik kısa zamanda gelişecek, tüm Ankara’ya yararlı hale gelecekti.***“ANKARA’YI TERCİH ETTİREN TEKDUYGU ULUSAL DÜŞÜNCEDİR”Ünlü tarihçi Arnold Toynbee, “Contemporary Review” dergisinin Ekim1929 sayısında yayımlanan “Türkiye’yi dördüncü ziyaretim” isimli makalesinde şöyle yazıyor“Benim en çok dikkatimi çeken, Ankara’nın ağaçlarını dikenler, Sakarya üzerindeki İnönü’de Yunanlara karşı verdikleri savaştakilere benzer zorluklarla kahramanca savaşmaktadırlar. Bu kez Türkler, insanlarla savaşmıyor, bizzat doğa ile savaşıyorlar. Türkler bu ikinci savaşı da kazanırlarsa ki, kuşkusuz öyle olacaktır, gerçekten amaçlarına ermiş olacaklardır.”Elbette amaç, sadece ağaç dikmek değildir; kendi kendilerine beslenip büyüyünceye kadar bunları korumaktır. Buzahmetli ve yorucu türden bir çalışmayı böylesine zorlu bir yol seçildi?Bugün, Türkiye gibi, çabalayan bir ulus için bakir bir başkent inşa edilmektedir; bu niçindir. Güçsüz Osmanlı İmparatorluğunun başkenti İstanbul, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin merkezi olmaya layık değildir...Ankara’yı tercih ettiren tek duygu, ulusal düşüncedir. Çünkü Ankara, Türklerin kendi başlarına başarmaya başladıkları bütün işlerin somut örneğidir.***“BAHAR GELMİŞ, NE GÜZEL!”Atatürk, 1938 baharında beyaz çiçeklerle bezenmiş bir badem dalını vazoda görünce şunları söylemişti“Bahar gelmiş, ne güzel!.. Fakat bu çiçekler meyve vermeden solacak ve sadece bizim birkaç günlük zevkimizi tatmin edecek.”Dolmabahçe Sarayı’ndaki son günlerinde yatağının tam karşısına ormanları gösteren yağlıboya bir tablo asılmıştı. Afet Hanım’a “Bana memleketimizin ormanlık, güzel yerlerinden tanıdıklarını anlat” diyordu. “Oralara gidelim, ağaçlar arasında dolaşabileyim, basit bir hayata yeşillik ve ağaçlık, fakat yaz kış yeşil duran ağaçlar arasında olmaktır.”Bütün Dünya Dergisi, Temmuz 2013“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Belirli Gün Ve Haftalar İle İlgili Tüm Belgeler > Orman Haftası İle İlgili Tüm Belgeler ATATÜRK’ÜN AĞAÇ SEVGİSİ İLE İLGİLİ ANISI 21 – 26 MART ORMAN HAFTASI İLE İLGİLİ YAZILAR, ŞİİRLER, AĞAÇ BAYRAMI İĞDE AĞACI Atatürk, ağaçsız yurt topraklarından üzüntü duyardı. Aşağıda onun ağacı nasıl sevdiğini belirten bir yazı okuyacaksınız. . Atatürk tabiatı ve ağacı çok severdi. Ankara'daki Orman Çiftliğini boz topraktan ormanlık haline soktu. Ağaçların dikilişini, tutuşunu, büyüyüşünü adım adım kollardı. Akköprü tarafından Çiftlik'e giden yolun etrafındaki boş topraklar meyvelik olmuştu. Bir gün bu meyvelikten geçerken birdenbire şoförüne - Dur dedi. Arabadan inerek orada bulunanlara - Burada bir iğde ağacı vardı, ne oldu? diye sordu. Kimse iğde ağacını bilmiyordu. Atatürk'ün biraz önceki neşesi kalmamıştı. Çünkü Çiftlik'in ilk çorak günlerinin yeşilliği sökülüp atılmıştı. Yol boyunca hep iğde ağacını aradı. - iğde, yaşlı ve çelimsiz bir ağaçtı. Fakat yaşıyordu. Baharda güzel kokular veriyordu, diye sızlandı. Atatürk, İstanbul’daki büyük ağaçtan gördükçe - Bunlar da güzel ama, ben bilgi yapraklarının ve dallarının her yıl ne kadar büyüdüğünü gördüğüm ağaçlarımı seviyorum, derdi. Vatanı yeşil ve bayındır görmek için çok çalıştı. Yalova'yı, Florya'yı o değerlendirmişti. Bursa'yı bir kaplıca şehri yapmak için uğraşıp durmuştu. Planlı Ankara onun fikri idi. Çankaya'daki bahçesini yapan memur şu fıkrayı anlatmıştı. Bahçeyi dolaşıyorduk. Çok ihtiyar ve geniş bir ağaç Atatürk'ün geçeceği yolu kapıyordu. Ağacın bir yanı havuz, bir yanı dik bir yokuştu. Atatürk ağaca yaslanarak güçlükle karşı tarafa geçti. Atıldım, - Emrederseniz hemen keseyim, efendim, dedim. Yüzüme baktı - Sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin? dedi. Falih Rıfkı ATAY “ORMAN HAFTASI İLE İLGİLİ TÜM BELGELER " SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYIN>>TIKLAYIN>>TIKLAYINYazan DELfin ok>Yorum Çok güzel bir şey için saygımı sunar hosçakalin. >>>YORUM YAZ<<<
atatürk ün ağaç sevgisi hikayesi