YUfF1GP. kadın ve yaşama dair her şey! Erkekler kadınların hep fazla konuşmasından hatta hiç susmamasından yakınır. Ama aslında kadının ilişkisini kurtarmak için oluşturduğu bir savunma mekanizmasıdır bu. Bir ilişkide öfkelenen kadın, yakıp yıkarcasına hırslanan kadın aslında bir şeyleri onarmak isteyen kadındır. Peki susan kadın? Kadınlar neden susar, susan kadın ne anlatmak ister ya da neleri anlatmaktan vazgeçmiştir artık. İlişkide bir kadın için susmak vazgeçişle eş değerdir. Peki söyleyecek çok şeyi olduğu halde bir kadın neden susar? Nedir sessizliğinde saklı olan şey, cevabına gelin birlikte bakalım. 1. Yaşadıkları onu yormuştur İlişkide yaşadığı şeyler onu fazlasıyla yormuştur. Belki düzelir diye ümit etmeye mecali kalmamıştır ve ümit etmeyi kaybetmenin üzüntüsünü taşıyordur susuşlarında. 2. Hayal kırıklığına uğramıştır Büyük umutlarla kurduğu hayallerinin gerçek olmayacağını anlamıştır. Hayal kırıklıklarının parçalarını toplarken acıyan canının haykırışıdır aslında bu sessizlik. 3. Anlaşılmamıştır Kadın karşısındakini anlamak için var gücüyle çaba sarf etmiştir ama karşılığında ne hislerine önem verilmiştir, ne de derdini anlatabilmiştir. Bu incinmişlikle kabuğuna çekilmiştir. 4. İnancını kaybetmiştir Artık karşısındakine inancı ve güveni kaybolduğu için bir cümle dahi etmek istemiyordur. 5. Eskisi gibi hissetmiyordur Çocuksu masumiyetle seven şefkat gösteren o kadın artık yoktur. Belki zamanla sakinleşip konuşur diye bekleseniz de sonsuz bir sessizlik sizi bekler. Bir kadın susuyorsa yapılması gerekenler “Kadın dırdırı” diye kalıplaşmış hoş olmayan ve ne yazık ki fazlaca cinsiyetçi bir tabirle karşı karşıyayız. Evet bazı araştırmalar kadınların günlük ortalama kelime sayısının erkeklerin kelime sayısından bir hayli fazla olduğunu göstermektedir. Peki bu sonuç kadınların dırdır yaptığını mı gösterir yoksa karşısındaki erkeğin onu anlamamasından ve kadının da sürekli söylemek istediklerini tekrarlamak zorunda kalmasını mı gösterir kim bilir… Peki ya bunca zaman çok konuşmasından şikayet ettiğiniz o kadın susmuşsa size düşen nedir? Bir kadın susuyorsa yapılması gerekenler nelerdir? Öncelikle bu ilişki için hala bir şeyler yapmak istediğinizi kadına göstermelisiniz. Kadının onca gösterdiği karşılıksız çaba neticesinde şimdi çaba gösterme sırası sizdedir. Güvenini tekrar kazanmanız gerekir. Ama ben yine de bir şiirde geçen “Kadınlar susarak gider” sözünü göz önünde bulundurmanızı isterim. İlginizi çekebilecek diğer içerikler Beyni Güçlendirmek İçin Ne Yapmalı? Kıyafet Seçimlerinin Psikolojik Etkileri Sürekli Stres Altında Olduğunuzun İşaretleri Fazla Ekmek Tükettiğinizin 5 Yaygın İşareti Makyajla Uyumamanız İçin 7 Önemli Neden Hoşunuza gidebilir Yazar hakkında Gülşah Abi Araştırmayı, okumayı seven, modaya meraklı, yazmayı amaç haline getirmiş bir edebiyat öğretmeni.
Oluşturulma Tarihi Ocak 05, 2001 0000aşk varsa, susmak konuşmaktır! 'iki kişinin başkalarının yanında susması en zor işlerden biridir' diyor milan kundera, 'kimlik' adlı kitabında. dikkat edilirse söz konusu özne 'iki kişi' dir; her ne kadar zor olsa da bir kişinin kendi başına susması değil. ayrıca, bir kişinin susmasını, kendi kendine konuşmasına oranla daha doğal karşılarız biz. iki kişinin karşılıklı susması ise, kundera' nın bu kitabında da işlediği aşk suskusudur. bir kadın ve bir erkek arasında yaşanan, sorunlarını konuşarak değil de karşılıklı susarak ve o sessizliği yaşayarak çözebilme yetisi. aşkın susmakla, susmanın ise düşünmekle yakın ilgisi var. sözcükler oradan oraya anlam kaymalarına neden olabiliyor çünkü aşkta. aşk başlı başına bir dağınıklık değil mi zaten. duygularla, yaşanan olaylarla, söylenen, havada uçuşan ve her yöne çekilebilen sözlerle, yazılan mektup ya da kısa notlarla, birdenbire içinden çıkılmaz bir hal alabiliyor aşk. aşkın doğal yapısında var bu durum. bundan ki, aşk söz konusu olduğunda, iki düşünüp bir konuşmak gibi bir zaruriyet de kendiliğinden çıkıyor ortaya. susmak, düşünme payını da içinde barındıran bir 'evet deme sürecidir' bazen de; söylenen bütün sözleri kabul etmek, söylenenlerin öyle olmasını beklemek gibi bir anlamı da çağırabilir. aslında harcadığımız bütün sözler, söylenmeyen bütün sözlerin kafamızda farklı farklı oluşmasını ve kendi kendimizle konuşmamızı sağlar. yaptığımız şey, hep söylediğimiz ama yine de yarım kalan bir şeyleri kendimize anlatmaktan ve onları kabullenmeye çalışmaktan başka bir şey değildir. kabullenmek için zamana ihtiyacımız vardır çünkü; kendimizi ve davranışlarımızı tanıma sürecinde zamanın bilgeliğine güvenmek zorundayızdır. bir resim gibidir susmak, özellikle karşımızdaki insanın susması, o kişi için eğer ihtiyacımız varsa, beynimize, oluşturduğumuz bütün resimleri yükleme olanağı sağlar bize. bütün eksikleri, o kişinin giyinişinden tutun da, yüz mimiklerinden, saç ve makyajından, yürüyüşünden tamamlayıveririz. inanmak istediğimiz şey, suskunun içinde gizlidir. böyle böyle kandırırız kendimizi de. eksik yanlarımızı, bir başkasıyla tamamlamaktır bu. zamanla içinden çıkılmaz bir hal alarak 'bağımlı' duruma bile düşeriz. sonuçta, 'platonik takılan' bir aşık olup çıkıveririz. aşkın, karşılıklı susabilmek olduğunu sanırız aynı şehirde! sonra çenemiz düşer birden, her gördüğümüz insana, her gördüğümüz eşyaya kendimizi anlatmaya başlarız. söylemek istediklerimizi bir türlü adlandıramadığızdan olacak, anlatacaklarımız hiç bitmez. yalnız başımıza kaldığımız bir odada, duvarların bizimle konuşmasına izin vermeye, radyo dinlemeye, televizyon izlemeye, yani, susmaya devam kendini anlatan bir insanda, aslında biz kendi yansımamızı görürüz. onun anlattıklarını kendi düşünce sistemimizde yoğurur, kendi bilincimizle sınar, kendimizin böylesi bir durumda nasıl davranacağını düşünürüz. aynı şekilde birine kendimizi anlattığımızda, onun kendisi hakkında düşünmesini sağlamış da oluruz. sözcükler benliğe dönüktür, kıyaslama yapabilirler. aynı işlevi, bir sanatçının kendini ya da gözlemlerini anlattığı bir sanat eseri de yapabilir. güzel bir sanat eseri, güzel bir manzara, estetik boyutu olan ne varsa kimi zaman sadece susmayı gerektirir. konuşmak bozar o tılsımı. psikolojide 'vucudu ile düşünmek' diye bir terim vardır. çoğu davranışımız, önceden kanıksanmış, ezberlenmiş ya da şartlanmış hareketlerin bütünüdür. üzerinize doğru gelen bir araba olduğunda, kenara çekilmeniz için durup o arabanın sizi ezebileceğini düşünmezsiniz. kendinize ya da bir arkadaşınıza 'bu araba beni ezeceği için kenara çekileceğim' de demezsiniz. bunu zaten bilirsiniz ve olayı kritik etmek için hiç zaman harcamadan kenara çekilirsiniz. tıpkı aşkta yaşandığı gibi, bir çeşit refleks ya da içgüdüdür bu. davranışlar çoğu kez yönlendirir bizi; düşündüklerimizin ya da düşüneceklerimizin tersini yapabiliriz. vucut dili ona güvenmek zorunda olduğumuz bir dildir. aşkla yakından ilişkisi vardır vücut dilinin. aşk söz konusu olduğunda, vücut dili ile konuşmak, dolayısıyla susmak, bir çok sorunun çözümü de olabilir aynı zamanda. konuşmak çok daha çetrefilli yapabilir her şeyi. çünkü aşkı, sözcükleri kullanarak anlatamaz, somutlaştıramazsısınız. aşk, iki kişinin kendi dev aynalarındaki çoğulluğudur. dev aynalarındaki bu çoğulluğa rağmen, ne kadar zor olsa da, susan iki kişiyi barındırır aynı zamanda içinde. çünkü söz esnektir; dağınık duyguları toparlamaya yetmez, iyice dağıtır onları. ayrıntılar boğar bizi. aşk, hiçbir sözcüğü dinlemez. onların somutlaşan anlamlarıyla geçici bir sallantı yaşayabilir sadece. sonra yoluna devam eder. ya da tam tersi, eğer bir aşk bitmişse, dünyanın en güzel sözlerini bile sarfetseniz o aşkı geriye getirmeniz mümkün olmaz. aşk bir rastlantıdır. bizim dışımızda gelişen ama en çok da bizi ilgilendiren bir rastlantı. tagore' un, aşkın biticiliği için söylediği 'mayıs ayı yasaları aralıkta hükümsüzdür' sözüne, ben bu bağlamda bana çağrıştırdığı başka bir anlamı ile değinmek istiyorum; aşk, iki sevgili arasındaki bir çok sorunu aynı bu sözde olduğu gibi belli bir zaman sonra hiçe sayabilir; o sorunları tekrar gündeme getirmeden. andrea maurois, 'cümlelerin sadeliği, eşyaların tabiatında bulunan karışıklığı yeter derecede doğrulukla belirtmeye uygun değildir' der. bırakın eşyayı, dağınık bir kavram olan aşk için sözcükler ne yapabilir ki? vücut diliyle konuşmanın yanı sıra kelimelerle de düşünebilir insan. kelimelerle düşünmek ise susmanın diğer bir şeklidir. bir kelime bize pek çok anlamı çağrıştırabilir. söylenen söz, imgesel çağrışımlarla uzun süre susmamıza neden olabilir. tıpkı güzel bir sanat eseri gördüğünüzde dilinizin tutulup, tek yapabileceğiniz şeyin sadece susmak olduğunu bilmeniz gibi. her sözcük farklı insanlar için farklı anlamlar da ifade edebilir elbette. algının, kişilerin yaşam felsefeleri, yaşama biçimleri ve alışkanlıkları ile yakın ilgisi vardır. susmak durum kurtarır bazen de; aşkla pek ilgisi olmasa da, özellikle politikada, yanıtlayamayacağınız bir soru için iki seçeneğiniz vardır; ya sorulan sorunun aslında yanlış bir noktadan sorulduğunu söyleyerek var olan yanıtınıza göre soruyu değiştirmek, saptırmak, ya da hafifçe gülümseyerek, bilge, alaycı ve kendinden emin bir tavırla soruyu yanıtsız bırakmak. her ne kadar durum tespiti yapmak, bir sorun' un saptamasını sözlerle belirterek somutlaştırmak bizi o sorundan kurtarmaya yetmese de, yine de konuşuyor olmanın günlük hayatımızdaki ihtiyaçlarımızı gidermek ve iletişimle yakından ilgili bir yanı vardır. eğer aşıksanız, konuşmak sadece baş ağrısı yapar! aşk söz konusu olduğunda, susmak ve aşkın bize hakim olmasına ses çıkarmamak sanırım en doğru yol. çünkü sözcüklerin gizemli ve esnek havası, algının her insan için farklı kapılar açması, şapkadan, güzel, beyaz bir tavşan yerine, altından kalkamayacağımız bir fil çıkmasına neden olabilir… susmak mı, konuşmak mı? şimdilik bu ikilemi 'yazmak' sözcüğü ile geçiştiriyorum… yazalım susalım! not üşenmedim saydım; benim de dikkatimi çeken bir nokta, yazıda 'kendi' adılını tam on sekiz değişik yerde kullanmışım. ne kadar kendine dönük bir yazı değil mi? Ali Hikmet EREN - 5 Ocak 2001, Cuma
Erkekler Neden Susar?Kadınların en çok sorguladıkları soruların başında, tartışmalarda erkekler neden cevap vermez, neden susarak gider, erkekler neden konuşmaz, sessiz kalır gelir. Çünkü biz kadınlar konuşmadan yapamayız. Karşı cinsimiz olan erkekleri haliyle bu konuda hiç anlamıyoruz. Peki yaşanılan ilişkilerde erkekler neden susan taraf oluyor; bunun bir nedeni var mıdır? Seven erkek susar mı ya da sevmeyen erkek susar mı? İlişki esnasında tartışan erkekler neden bu kadar tepkisiz kalır?İşte ilişkide kafanızı kurcalayan "Erkekler neden susar?" ve "Seven erkek susar mı?" sorularının cevapları;Seven Erkek Susar mı?İlişkilerde yaşanan sorunlarda erkekler genellikle sessiz kalan taraf oluyor. Aşık olan erkeklerin sessiz kalmalarının nedeni, tabi ki sorunu çözmek istememelerinden ya da sorunları umursamamalarından kaynaklı değil. Ancak bu konuda çoğu zaman yanlış anlaşılırlar. Kadınlar da erkeklerin hep sorunlardan kaçtıklarını düşünür. Sürekli sorunun sahibi olan iki taraftan, erkekler sorundan kaçan taraf olarak algılanır. Hatta çoğu zaman bu konuda suçlanır. Ağız dolusu laflara da maruz musunuz erkekler neden sessiz kalırlar? Çünkü erkeklerin sessiz kalmasının en önemli sebebi karşılıklı konuşarak sorunların çözüleceğine inançlarının olmadığından kaynaklıdır. Öyle ki ilişkilerin sorunlarını masaya yatırdıklarından, ilişkinin dinamikleri tartışılmaya başlandığında, kadınlara karşı dezavantajlı taraf oluyorlar. Kadınlar bu konuda erkeklere göre oldukça güçlüdürler. Bundan dolayı erkeklerin kadınlar karşısında hiç şansı yok gibidir; erkekler hep geri çekilir. Tabi tek bir nedene bağlamakta doğru olmaz. Bunun altında yatan onlarca sebep vardır. Bir diğer neden ise, toplumsal yapılarından kaynaklı cinsiyet kurallarına takılıp kalmalarıdır. Tartışmak işi genellikle kadınsı bir eylem olarak görülür ve böylelikle erkekler konuşmamayı tercih ediyor. Hatta çok konuşan erkek için doğru bir söylem olmasa da “ne kadın gibi konuşuyorsun” bile denir. Bu sebepten kaynaklı olarak erkekler, tartışmanın içine çok fazla katıldıklarında kendileriyle alay edileceği ya da kadınlara benzetileceği düşüncesine kapılabilirler. Bu tip asırlardır gelen cinsiyetçi düşünceleri aşmak bir hayli zor olduğu için erkekler genellikle sessiz kalmayı sorunlar karşısında suskun kalmasının sebeplerinden biri de, kendilerine savunma savunma fırsatının verilmediğinden dolayıdır. Dikkatinizi çekmiştir erkekler çoğu zaman tartışmalarda haklı olmaları / haksız olmaları fark etmeksizin kendilerinin haksız çıktıklarını ifade etmişlerdir. Kadınların yapısı gereği daha önce yaşanan ya da söylenmiş olan şeyleri sürekli olarak kafasında kurmaları, kelimesi kelimesine bile hatırlamaları, atlamamaları, erkeklerin kendini savunma şansını bir hayli azaltıyor. Aynı zamanda, önceden konuşulup da bir sonuca varılan sorunların kadınlar tarafından sürekli olarak önlerine çıkarılması da onları oldukça geriyor. Bundan dolayı, ”çözsek bile nasıl olsa ısıtılıp tekrar önüme konulacak” düşüncesine kapılıp, susmayı tercih Neden Susmayı Tercih Ediyor?Peki bir erkek neden susar? Erkeklerin susmalarının önemli bir nedenin başında kızgın olmaları geliyor. Birçok erkeğe göre öfkelendiklerinde; rencide edildiklerinde, eleştirildiklerinde, saygısız olarak atfettiğinden, yalnız kaldıklarında yahut üzüldüklerinde verdikleri tepkilerdir. Erkekler çoğu zaman öfkelerinin neden kaynaklandığını anlamayabilirler. Bunun için susmak onlar için güvenli bir limandır. Bundan dolayı sessiz kalmak onlar için en doğru seçenektir. Biliyoruz ki erkeklerin susmaları, sessiz kalmaları kadınları adeta çileden sevdiği kadına karşı genellikle susmayı tercih ederler. Bu onu umursamadığından değil ona değer verdiğinden kaynaklıdır. Eğer konuşursa karşısındaki kadını kıracağından korktuğu için susmayı tercih ederler. Erkekler hakkındaki genellemeler de tabi ki bir yere kadardır. Kim bilir belki de susmak erkeğin karakteri gereği olabilir. Yani erkek kadın fark etmez, suskunluk, konuşkanlık kişinin karakteriyle ilgili kavramdır. Kişinin geçmişinde neler yaşadığını ya da neden sustuğunu bilemeyebiliriz çünkü bazen bunun altında yatan birçok neden olabilir. Mesela kişinin geçmişinde yaşadıkları...Seven Erkekler Ne Zaman Susar?Erkekler genellikle sessizliğe bürünmeyi tercih ederler. Öyle ki erkeklerin de suskunluklarının altında söylemek istediği birçok şey barınır. Erkekler işte bunlardan dolayı susar;Erkek incinirse ya da incitmekten korkarsa susarAnlatacak bir şeyi yoksaGitmeyi kafasına koymuşsaVazgeçtiği zamanSinirlendiği zamanSöyleyeceği sözler ağır geldiği zamanUmursamıyorsaÜzgün olduğundaSıkıntılı olduğu zamanGerçekten Seven Erkek Susarak Gider Mi?Yukarıda da belirtiğimiz gibi erkeklerin çoğu sevdiği ya da değer verdiği kadını incitmemek için susmayı tercih eder. Ancak tek neden bu değildir. Bunun altında başka sebepler de aramakta fayda ilişkide aniden çekip giden erkeklerin kişisel olarak birbirinden farklı nedenleri olmakla birlikte birçok erkeğe göre bu bağlanmak korkusu ile farklılıkları dolayı bir insana tamamen bağlanıp, kendini tek bir kişiye adayıp diğer uğraşlarından vazgeçmek erkekler için bir hayli zor durumdur. Diğer yandan da evlenmeyi daha sonraki yaşlara erteleyen erkekler, kadınların evlilik yönündeki baskılarından dolayı ciddiye gittiğini görmesi ya da bu konuda kadının ileriye dönük isteklerinin olduğu durum erkeklerin sessizce çekip gitmesine neden açıklamakta zorlanan erkek, neden ayrılmak istediğini kadına ifade etmek yerine Kırmak istemiyorum, nasıl olsa anlar’ diyerek bir anda ortadan kayboluyor. Oysa ki bilmiyor bu durumun karşısındaki kadını daha da Susmasının Sebepleriİşte, erkeklerin susmalarının nedenini bir de onlardan dinleyelim. Sorduğumuz birkaç erkeğin verdiği cevap bu yöndeydi;"Eğer size karşı bir hata yaptıysa ve bunun farkındaysa susar. Öyle ki sizi daha fazla kırmamak ve üzmemek için çekip gider ama insanlar konuşarak anlaşır. Susarak bugüne kadar kimse bir yere varamamıştır. Sorunlarımızı karşılıklı paylaşarak konuşamıyorsak zaten o ilişki çoktan bitmiştir.""Kızlara göre, erkekler yaşadıkları çoğu şeyi içlerinde yaşarlar. Karşı cins tarafından, erkekler bu özelliğinden dolayı oldukça eleştirilirler. Erkeklere göre bu durum bir anlık bir durum değil birkaç aydır düşünülen bir şeydir. Yani öyle her şey sandığınız gibi bir anda olmuyor. Bu durumlarda da konuşmak bir hayli zor geliyor. Bir erkek ne diyecek ki seninle de olmuyor sensiz de mi olmuyor diyecek. En iyisi daha çok incinmeden ve incitmeden çekip gitmeyi tercih edebilir.""Fuzuli dediği gibi; söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil. Tesiri olmayacağını, bir şeyin değişmeyeceğini biliyorsak, en önemlisi bence ayrılık esnasında manzaranın çirkinleşme ve anıların tahrip olma ihtimalinden dolayı bizler çekip gideriz."Seven Erkek Neden Susar?Kadınlar her fırsatta duygularını dile getirirken erkekler ise mantıklarıyla hareket ederler çünkü ona göre, apaçık duygularını dile getirmek zayıflık olarak çok hevesli görünmek istemedikleri için sürekli aramaz ve sessiz kalmayı tercih de kadınlar kadar duygusaldırlar. Ancak bunu toplum içinde yaşayamazlar çünkü toplumun onlara öğrettikleri budur. Bundan dolayı duygularını yansıtmayı bunu kadınların hoşuna gitmek için yaparlar. Birçok erkek, hoş erkeklerin sonunculukla bitirdiğini ve belli bir düzeydeki kadınların kötü çocuk istediklerine görünürseniz, insanlar sizi kullanırlar. Bazı erkekler, duygularını belli etmesi halinde kadının bunu kullanacağını yanında sizi sevmiyor ya da önemsemiyorsa da sessiz kalır. Belki de sizden sakladığı önemli şeyler vardır ve bunu size anlatamadığı için de susmayı tercih ediyordur. Bizden söylemesi erkek sustuğu zaman ona biraz zaman veriniz. Onu suçlayıcı olarak değil, neden bu şekilde davranıyorsun demektense sorunun varsa bana anlatabilirsin şeklinde yaklaşmak daha doğru olacaktır. Böylelikle onun size bu şekilde davranmasını, sorgulamak yerine sizin onu önemsediğinizi algılayıp bundan dolayı kendini ifade Erkeklerin sessizliklerinin nedenlerini anlatmak için sayfalarca yazan kişiye kadın denir. Kadınlar işte böyledir. Erkeklerin sorunlarını erkeklerden daha çok düşünen ve dile getirendir. Kim bilir belki erkekler bu kadar sessiz kalmayı tercih etmeselerdi kadınlar da bu kadar çok konuşmayacaktı.
Herkese merhabalar,Öncelikle sizlere sevdiklerinizle birlikte, sağılıkla ve keyifle geçireceğiniz iyi bayramlar dilerim; bayramınız mübarek kasıp kavuran bu salgın günlerinde hayatımızdaki en önemli değerin sağlık ve sıhhat olduğunu bir kez daha görmüş olduk; üstelik sadece bedensel sağlık değil ruhsal sağlığın da ne kadar önemli olduğunu yakından deneyimledik; dolayısıyla bir insan sağlıklı olduğu sürece en büyük zenginliğe sahiptir; ayrıca maddi güç sağlığın yerini alamaz çünkü en lüks model arabalar aylardır sokaklarda tek başlarına yatıyorlar…Bu sürecin tüm insanlığa büyük mesajlar vermekte olduğunu düşünüyorum…İnşallah güzel bir bayram geçireceğiz ve ardından kademeli olarak normal yaşam standartlarına döneceğiz ancak mutlaka bu süreçten aldığımız dersleri günlük hayatımızda uygulamamız gerekiyor, hijyen gibi, mesafeli olmak gibi, ense tokat ilişkilerden her zaman kaçınmak arada, mesaj kutum yine dolmuş ve aldığım mailler arasında bir tanesi var ki, bana bu yazıyı sizlere ulaştırmam konusunda ilham verdi; değerli okurum şöyle bir soru yöneltmiş“Adil Beycim, etrafıma baktığım zaman bazı adamların sevgilisi için ne kadar yoğun mücadele ettiğini ve ilişkisini kaybetmemek adına her şeyi yaptığını görüyorum. Ben hayatımda hiç böyle bir deneyim yaşamadım ve açıkçası bu durumu kabul edemiyorum çünkü her zaman beğenilen bir kadın oldum. Bakıyorum en son ilişkimde bile adamın içinden gelmiyor, görüşmek istemiyor veya beni kovalamıyor… Sizce ben nerede hata yapıyor olabilirim? Bunu size soruyorum çünkü bir erkek istediği zaman her şeyi yapabiliyor, bana neden olmuyor?”Bu mailde yer alan şu cümle önemliydi “Bir erkek istediği zaman…”Bu cümle önemliydi çünkü bu cümle gerçeği yansıtmıyor, erkek dünyasından kadınlara önemli detayları aktardığım için bu konuda size bazı noktaları açıklamam gerektiğini düşünüyorum, en başta şuradan başlayalım“Bir erkek istediği zaman her şeyi yapar” doğru değildir; doğru olanı şöyledir“Bir erkek gerektiği zaman bir kadın için her şeyi yapar…”Yani istek değil, gereklilikten bahsediyoruz, buna mecbur olmaktan bahsediyoruz. Erkek mecbur kalma hissine kapıldığı zaman, evet haklısınız, her şeyi yapar…Peki bir erkek mecburiyet hissine nasıl girer, işte şimdi sizlere bunu anlatmak isterim1 Bazı erkekler özellikle yirmili yaşlarında ve hatta otuz beş yaşlarına kadar hayatta deneyim edebilecekleri her türlü macerayı geride bıraktıktan sonra bir kadınla karşılaşırlar. Bu kadın daha önceki hatunlardan farklıdır çünkü kendi istek ve taleplerini açıkça ortaya koyan ve hatta tavır koymasını bilen bir kadın olması sebebiyle erkeğin dikkatini çeker. Ayrıca kadının bir diğer özelliği, ulaşılamaz bir tavrı vardır ve erkek bir şekilde bu kadını ikna edip ilişkiye başlasa bile kadının bir ayağı kapının dışında gibi, her an bırakıp gidebilecek gibi davranmaktadır. Bu durum erkeği tedirgin eder, zira etrafında yüzlerce kadın olabilir ancak hiçbir kadın bunun kadar gizemli ve vazgeçilmez kadın olamamıştır, dolayısıyla erkek avcı ruhuna esir düşüp bu kadını deliler gibi takip etmeye başlar. Tam bu sırada, yani erkeğin kendisini kaptırmakta olduğunu anladığı sırada, başroldeki kadın en kritik hamleyi yapar ve şöyle der “Bak canım, belki seninle uyumluyum ve mutluyum ama benim hayatta bazı kararlar vermem gerekiyor, ailemi kurmak ve çocuk sahibi olmak istiyorum dolayısıyla böyle takılmaca artık beni tatmin etmiyor; ya birlikte bir karar verelim ve ciddi adımlar atalım ya da tadımız kaçmadan ayrılalım ve ben de hayatıma bakayım, ne dersin?” Biz buna satranç tabiriyle “Açmaza düşmek” deriz. Öldürücü darbeyi yapan kadın erkeği bir çeşit açmaza düşürür; kimi adamlar NE OLURSA OLSUN, dünyanın en ideal kadını bile olsa, evliliğe yanaşmazlar çünkü birtakım travmaları vardır. Kimi adamlar ise işte bu mecburiyet hissine kapılıp karar vermek zorunda kalırlar ve bu özel kadını kaybetmemek adına ona evlilik teklif eder, sonra da birlikte halay Bir başka mecburiyet vakası ama bu defa sevgilisinden kaynaklanmıyor, yine bir kadın mesela annesi erkeğe baskı yapmaktadır “Oğlum kaç yaşına geldin, artık evlen çoluk çocuğa karış ve biz de senin mürüvvetini görelim. Bak bu kız sana çok yakışıyor benimle de iyi anlaşıyor Bir erkeğin annesiyle iyi anlaşan kız zaten 90% bu işi kotarmış demektir! bu kızı sakın kaçırma oğul.” İşte bu örnekte yine bir mecburiyet hissi var çünkü erkek karar vermek zorunda, o kadar kızdan sonra ilk defa annesi bir kızı beğenmiş ve annesine kız beğendirmenin ne kadar zor olduğunu bildiği için harekete geçiyor, kıza teklif ediyor. Bingo! Bazı kızlar o kadar zekice hareket ederler ki birlikte oldukları adamı hoş tutarlar fakat adamın annesini resmen omuzlarında taşırlar, çünkü bunu yapmak adamın onları terk etme ihtimalini 80% ölçüde azaltır, bilimsel araştırmalar bunu ortaya koyuyor ve evlilik bilimi emin olun erkek annelerinin yüreğinden geçiyor. Bu mecburiyet biraz farklı, erkek öncelikle işini oturtuyor ve kendini tatmin eden bir işte çalışmaya başlıyor. Sonra iyi kötü bir mevki kazanıyor ve sonrasında yine kendini mutlu eden bir para kazanmaya başlıyor. Peki ardından ne oluyor? Bu adamın aklına şu soru geliyor “Öncelikle yapmam gerekenleri başardım, şimdi toplumsal olarak kendimi kabul ettirmeli ve bir aile kurmalıyım zira kırk yaşına gelmiş ancak hiç evlenmemiş bir erkeğin toplumdaki imajı pek olumlu değil.” Her erkek bunu bilir; bir erkeğin evlenmiş boşanmış olması bir şeyleri denediğini ve yaşadığını gösterir ancak hiç evlenmemiş olması maalesef bazı soru işaretlerini de yanında getirecektir. Dolayısıyla erkek, ne kadın ne de aileden baskı yemez ama kariyer olarak kendini aile sahibi göstermek ister ve hatta belki de babalık duygusu ağır basar ve bunu yaşamak ister. Tam bu duyguları yaşarken doğru kadınla karşılaşır ve kadın ona baskı yapmasa bile adam evlilik kararını hisse; erkekler istedikleri zaman değil, kendilerini saydığım sebeplerle mecbur hissettikleri zaman, gerekli gördükleri zaman her şeyi yapar ve mücadele ederler. Bir erkek, özellikle üçüncü maddede yer alan iş, mevki ve kazanç başlıklarına sahip olmadan adım atmak istemez çünkü evlilik sorumluluk ister ve henüz bu sorumluluğu alacak noktaya gelmemiştir. Bir erkek ne zaman kendini maddi olarak ve statü olarak ciddi bir noktaya getirirse işte o zaman ciddi ilişkiyi düşünmeye başlayacaktır, bir de kadın doğru hamleleri yapar ve adamın annesi de kızı beğenirse, evlilik kaçınılmaz bitirirken sizlere tekrar sağlıklı ve keyifli bayramlar sevdiğimi tek bir an olsun üzereAdil YıldırımTwitter authoradilyldrmInstagram adilyildirimyazarYouTube Adil Yıldırım
kadın ve yaşama dair her şey! Birçoğunuza anlamsız gelebilir; ancak dağınıklık zihinsel sağlığınıza ve ruh halinize sandığınızdan daha çok zarar verebilir. Ruh halinizi etkileyen iş stresi ya da evde gerginlik gibi faktörler olabilir; ama sizi olumsuz etkileyen ve çoğunlukla göz ardı edilen bir faktör daha var Dağınıklık. Tabii ki yaşadığımız hiçbir ortam tamamen düzenli olamaz. Ancak kontrolsüz dağınıklık endişe seviyenizi, uykunuzu, üretkenliğinizi ve odaklanma yetinizi olumsuz yönde etkileyebilir. Bazı durumlarda, açıklayamayacağınız şekillerde mutsuz hissetmenize de yol açabilir. Dağınıklığın, ruh halini etkileyen büyük bir faktör olduğu gerçeğini birçok insan kabul etmek istemez. Gelin, dağınıklığın olumsuz etkilerine ayrıntılı olarak bakalım. Dağınıklık neden beyniniz için kötüdür? Dolup taşan dolaplar ya da ofisinizde biriken kağıt öbekleri zararsız gibi görünebilir. Ancak araştırmalar, dağınıklığın beyinlerimiz üzerinde kümülatif bir etkisi olduğunu gösteriyor. Beyin için dağınıklık, bitmemiş işleri temsil eder. Öte yandan beynimiz düzeni sever ve çevremizdeki görsel hatırlatıcılar bizde strese yol açarken odaklanmayı da zorlaştırır. Ya fiziksel ve zihinsel sağlığınız… Süregelen dağınık bir ev veya iş ortamı, aslında hayatta kalmak için tasarlanmış kaynaklarınızı zorlayarak sizi stresli, endişeli ve depresif hissettirebilir. Stresli olduğunuz zamanlarda özellikle dağınıklıktan kurtulma dürtüsüne kapılıyorsanız, zihniniz ve bedeniniz muhtemelen çevrenize bir düzen getirmenin yolunu arıyordur. Üstelik stres ve endişe gibi hisler gün sonunda yastığa başınızı koyduğunuzda da kaybolmuyor. Dağınık odalarda uyuyan kişilerin, uykuya dalma güçlüğü ve kalitesiz uyku gibi sorunları yaşama olasılığı daha yüksektir. Yaşam alanlarınızı düzenlemenin faydaları Temizlik ve düzen, çevreniz üzerinde bir miktar kontrole sahip olduğunuzu hissetmenizi sağlar. Bu, özellikle hayatınızdaki birçok şeyin belirsiz olduğunu düşündüğünüzde yararlıdır. Yaşam alanlarınızı düzenlemek aynı zamanda odağınızı geliştirmenize yardımcı olur ve dikkat dağınıklığınızı minimum düzeye indirir. Temiz ve düzenli mekanların kaygınızı azaltmaya yardımcı olabileceğini unutmayın. Üstelik bazı araştırmalara göre, çarşafları düzenli olarak değiştirmek ve yatağınızı toplamak kaliteli bir gece uykusu ile ilişkilendirilmiştir. Ve bildiğiniz gibi iyi bir uyku, daha iyi bir ruh hali demektir. Düzeni nasıl hayatınızın bir parçası haline getirebilirsiniz? Her şey büyük bir fark yaratmak için küçük adımlarla başlamakla ilgilidir. Bu yüzden her şeyi bir seferde yapmak yerine, her seferinde bir adım atın. Yaşam alanlarınızı düzenlemek için belirli bir zaman dilimi ayırın. Örneğin her gün işten sonra veya her hafta sonu olabilir. Düzenleme esnasında en sevdiğiniz müzikleri dinleyebilir, böylece temizliğin daha keyifli hale gelmesini sağlayabilirsiniz. Yaşam alanlarınızın nasıl düzenli ve dağınıklıktan uzak görüneceğini zihninizde canlandırın. Bu durum kendinizi iyi hissetmenize ve mekanlarınızı düzenlemeniz için motive olmanızı sağlayacaktır. Öte yandan temizliği düzenli olmakla karıştırmayın. Bir alanın temiz olması aynı zamanda düzenli olduğu anlamına gelmez. Her eşyanız için bir yer bulduğunuzdan emin olun; bu yalnızca eşyalarınızın yığılma olasılığını azaltmakla kalmaz, düzensizliği önlemeye de yardımcı olur. Dolaplar ve çekmeceler bir evdeki düzenin temel bileşenleridir. Kıyafetleri etrafa saçılmış halde bırakmak dağınıklığın en görünür halidir. Eşyalarınızı ve giysilerinizi yerlerinde tutmaya özen gösterin. En sık kullandığınız kıyafetlerinizi elinizin altında bırakın. Bunlar daha düzenli ve işlevsel alanlar yaratmanın en iyi yollarıdır. Çoğu zaman, bir nesnenin dağınıklığın bir parçası mı yoksa aslında atılabilecek bir şey mi olduğunu belirlemek kafa karıştırıcı olabilir. Bunu ayırt etmek için, eşyanın kullanım sıklığını ve kullanışlılığını düşünün. Artık işe yaramadığını ya da örneğin son bir yıldır hiç kullanmadığınızı düşündüğünüz eşyalarınızı atın ya da daha iyisi ihtiyaç sahiplerine bağışlayın. Birçok şeyi üst üste istiflemek düzenli oldukları anlamına gelmez. Bir masanın üzerindeki kitaplardan veya kağıtlardan oluşan bir kule nihayetinde bir yığın öbektir. Kağıt kullanımını azaltabilir, bunun yerine tüm belgelerinizi bilgisayarınızda depolayabilirsiniz. Son olarak ve en önemlisi düzenin bir kereye mahsus bir şey olmadığını, rutininizin bir parçası olması gerektiğini unutmayın. Artık dağınıklığın sizi nasıl etkileyebileceğini bildiğinize göre bunları aklınızda bulundurun ve mutlu kalın! İlginizi çekebilecek diğer içerikler Beyni Güçlendirmek İçin Ne Yapmalı? Kıyafet Seçimlerinin Psikolojik Etkileri Sürekli Stres Altında Olduğunuzun İşaretleri Fazla Ekmek Tükettiğinizin 5 Yaygın İşareti Makyajla Uyumamanız İçin 7 Önemli Neden Hoşunuza gidebilir Yazar hakkında Soley Özsoy Bürümcek Turizm işletme mezunu, organizasyon firmasında çalışan; seyahat etmeyi, yemek yapmayı ve yemeyi, modayı, sanatı, yepyeni şeyler keşfetmeyi seven, konfor alanının dışında kendini daha mutlu hisseden biriyim. Birçok şey gibi hayatın da paylaştıkça çoğaldığına inanırım.
susan kadın ne anlatmak ister